Time dergisinin bu haftaki sayısında Obama'nın Amerikan Başkanı seçilmesinin Avrupa'daki yankıları üzerine bir değerlendirme vardı.
Yazar, Avrupa ve dünyanın çeşitli yerlerinde Obama'nın Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri seçilmiş olduğu gibi bir algılama olduğu gerçeğinin altını çiziyordu.
Evet, Obama'nın seçimi Amerika için ciddi bir devrim ama o temelde ABD'nin başkanı.
Temel sorumluluğu Amerikan seçmenine karşı.
Dünya ekonomisi büyük bir kriz içinde herkesin malumu ama onun önceliği Amerikan ekonomisi olacak.Hatta uzun süre dünyayla ilgilenmeye fazla fırsat bulamayacağını bile söylenebilir. Güçlü bir yönetim oluşturmak için farklı görüşlerdeki kimliklerden bir kabine oluşturma çabası içinde.
Seçimdeki rakibi Hillary Clinton'a Dışişleri Bakanlığı koltuğunu vermesi bunun en açık göstergesi.
İdealleri olan ve ayakları yere basan bir siyasetçi portresi çiziyor.
Kişisel öfkeler, eski hesaplaşmalarla hareket etmiyor.
Çok zorlu bir miras devraldığının farkında ve kendisine en yakın isimleri kızdırmak pahasına solda bir yönetim oluşturmuyor, merkeze geliyor.
Dünyanın çıplak gerçekleri gerçek siyasetçiyi doğru hamlelere zorluyor.
Bu Amerika için olduğu kadar ülkemiz için de geçerli.
Tüm dünyayla birlikte Türkiye de kritik bir dönemden geçiyor. Böyle bir dönemde eldeki tüm değerleri kullanmak kaçınılmaz oluyor.
Toplumun farklı kesimlerinin hassasiyetini anlamak, merkezde bir yerde uzlaşma sağlamak zorunlu hale geliyor.
Elbette
Türkiye'deki hükümetin yeni Amerikan yönetiminden önemli bir farkı var: Bu ekip yaklaşık 6 yıldır birlikte çalışıyor.
Artık devlet deneyimine sahip ve kadrolara hakim. İşlerin nasıl yaptırılacağını biliyor.Bu bir kriz yönetimi için büyük bir avantaj. Üstelik bu kriz
Türkiye'nin kendi yarattığı değil, dışarıdan ithal ettiği bir kriz.
Ama sonuçlarının ülkemiz için de ağır ve etkileyici olacağı acı bir gerçek.
Bu iktidarın 6 yıllık süreçte tüm komşularla ilişkileri belli bir noktaya getirmiş olması, Körfez'den Afrika'ya kadar değişik coğrafyalarda güç göstermiş olması da ayrı bir avantaj elbette.
Yine de bu süreçte ülke içinde de büyük bir toplumsal koalisyon oluşturmak, iş dünyasından çalışanlara kadar toplumun her kesimini büyük bir uzlaşma çatısı altında birleştirmek önemli.
Krizden çıkış kadar, kriz sonrasını da düşünmemiz gereken bir dönemdeyiz.
Kimi ülkeler bu krizden hırpalanıp yara alarak çıkarken, kimileri krizi avantaja çevirebilecek.Bunun için gerekli olan birlik, ortak hedefe kilitlenme ve büyük bir uzlaşma.
Yayın tarihi: 23 Kasım 2008, Pazar
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2008/11/23//haber,25F28704D7A74381910185DB24E97269.html
Tüm hakları saklıdır.
Copyright © 2003-2008, TURKUVAZ GAZETE DERGİ BASIM A.Ş.