kapat
E-gazete
|
Sarı Sayfalar
|
Arşiv
|
Üye Ol
|
Üye Girişi
|
Okur Temsilcisi
|
English
|
Kırmızı Alarm
  
23 Kasım 2008, Pazar
Sabah
 
Haberler Spor Ekler Dosyalar Servisler Multimedya Astroloji Kültür-Sanat İşte İnsan Çocuk Kulübü Yazarlar Çizerler
Magazin Sağlık Televizyon Yazarlar Kültür Sanat
 
24 Saat
24 Saat
Yetkin Dikinciler’in; Şevket Çoruh, Fadik Sevin Atasoy ve Hasibe Eren’le birlikte rol aldığı, Eskişehir’de çekilen ‘Usta’ adlı aşk filmi, önümüzdeki aylarda vizyona girecek.

Büyük bedenimde küçücük bir adamım aslında...

EYLEM BİLGİÇ GÜNAYDIN
21.11.2008
Beyazperdenin, tiyatronun ve televizyonun sevilen isimlerinden 1.94'lük Yetkin Dikinciler, iri cüssesinin hiçbir zaman sorun olmadığını söylüyor: Kendi büyük bedenimde küçücük bir adamım aslında. Ama arada 'Karşındaki oyuncunun altına takoz koyalım' diye espriler yapılıyor..
Vizyona girdiği günden beri tartışma yaratan 'Mustafa'da Atatürk'e ses veren başarılı oyuncu Yetkin Dikinciler, belgesele yapılan eleştirileri, "Herkesin arzusuna, yaklaşımına dönük bir film yapmaya çalışırsanız, hiç kimsenin ruhunu okşamayan bir film yapmış olursunuz" diyerek yanıtlıyor. Dikinciler'le; 'Mustafa'dan başlayıp, 'Sarı Eşref'i canlandırdığı 'Eşref Saati', Çağan Irmak ve etkileyici ses tonuna kadar pek çok konuda konuştuk. Ve gördük ki; herkesin üzerinde hemfikir olduğu başarısı ve şöhretine rağmen hâlâ mütevazılığı baş tacı eden insanlardanmış...

* 'Mustafa'da Atatürk'ü seslendiriyorsunuz. Ama bildiğimiz kadarıyla Atatürk'ün ses tonu sizinkinden farklıymış. Onunki daha ince ve tizken, sizinki daha tok bir ses; yanılıyor muyum?
Hep beraber böyle bir yanılgımız olabilir. Çünkü Atatürk'ün ses tonu değil de, Atatürk'ün dönemin şartları içinde kaydedilen ses tonu bize tiz ve ince geliyor olabilir. Dikkatle dinlediğimde, aslında kayıt düşük ve hafif hızlı olduğu için öyle bir ses çıktığını fark ettim. Ama zaten 'Mustafa'nın, birebir ses taklidiyle ilgisi olmadığı için, bu bizce sorun olmadı.

ADETA SEFERBERLİK İLAN EDİLİYOR
* Bizde Atatürk'ü oynamak bir olaydır...
Atatürk'ü oynamak olay değil, Atatürk'ün kendisi olay! Atatürk'ün adını andığımızda, bir sanat eseriyle ona yaklaştığımızda, hemen teyakkuza geçiyoruz, adeta seferberlik ilanı veriliyor. Evet, çok önemli ve özel bir şahsiyetimiz Atatürk ama bu tedirginlik duymaya, ondan korkmaya yol açmamalı. Mustafa Kemal kendinden korkulmasını istemezdi herhalde...

* 'Mustafa' hakkında birçok eleştiri çıktı, olumsuz eleştiriler de bir hayli fazla. Siz ne düşünüyorsunuz film ve eleştiriler hakkında?
Bu konuda bana da soru sorduğunuz için teşekkür ederim. Bir kere Mustafa Kemal Atatürk, başlı başına bizim tarihimizin, bu coğrafyanın tarihinin en önemli dönüm noktasıdır. Bu insanın, bunu nasıl başardığına dair yaklaşımlar sanatla buluştuğunda, ona yaklaşan kişinin tercihleri, birikimleri ve hissiyatı ön plana çıkacaktır. Ben daha önce 'Mavi Gözlü Dev' isimli filmde Nazım Hikmet'i canlandırdım ve şunu gördüm ki; efsaneye dönüşmüş kişiler hakkında çok insan az ya da çok şey bilse de çok şey söyleme hakkına sahiptir. Orada karşılaştığım gerçek şu oldu; herkesin arzusuna, yaklaşımına dönük bir film yapmaya çalışırsanız, hiç kimsenin ruhunu okşamayan bir film yapmış olursunuz.

* Sonuçta herkesi memnun etmek gibi bir durum olamaz...
Evet, aynen öyle. Emre Kongar'ın çok sık kullandığı bir söz vardır: "Bazılarını her zaman memnun edebilirsiniz, herkesi bazen memnun edebilirsiniz ama herkesi her zaman memnun edemezsiniz." Ben bu sözü duyduğumdan beri artık ilgilenmediğim bir konu oldu bu. İlgilendiğimiz mesele; içtenlik, samimiyet ve dürüstlük olmalıdır. Ben, Mustafa Kemal Atatürk'ün hayatına, 'Mustafa' adıyla bakan Can Dündar'ın öncelikle birikimine, şu ana kadar yaptığı işlere, sonrasında bana yolladığı an itibariyle samimiyetine inandığım için gönül rahatlığıyla bu projede yer aldım.

ATATÜRK SUPERMAN DEĞİL!
* Belgesele sıradan biri gibi baktığınızda, olumsuz eleştirilere hak verecek bir şey görüyor musunuz ya da projenin pürü pak olduğuna inanıyor musunuz?
Ben inanmadığım hiçbir projede yer almam. Bu nedenle bu proje de pürü pak benim için. Mustafa Kemal bizim kahramanımız ama Süpermen değil; uçmuyor, ayakları yere basıyor. Mustafa Kemal'in ayaklarının yere bastığını göstermek onu manipüle etmekse, Mustafa Kemal'in uzaydan geldiğini düşünenlere karşı Mustafa Kemal'in de bir anadan dünyaya geldiğini, açlık ve yokluk çektiğini, Anadolu'yu karış karış yürüdüğünü söylemek saptırmaksa, bu proje evet, biraz manipülatif bir proje olarak değerlendirilebilir. Ama bu dediklerime 'evet' cevabı veriyorsanız. Zaaflarıyla dahi bir insanın bir ulusun önderi haline gelebileceğini göstermek, onu yüceltmek değildir de,nedir? Yüceltmenin böylesine ben şapka çıkarıyorum. Can Dündar'ın ellerine sağlık.

* Sinemada ve tiyatroda yaptığınız her işle büyük övgü alıyorsunuz. Ama 'Eşref Saati'ne kadarki dizi seçimleriniz pek başarılı bulunmuyor, ne dersiniz?
Şu ana kadar; sinema, tiyatro, dizi ve reklam da dahil, seçmeden yaptığım hiçbir şey olmadı. Zaten kimse kimseyi kulağından tutup da bir projeye sokmuyor. Öncelikle şu ayrımı koymakta yarar var; diziler her hafta karşınıza çıkan ve bir sonraki hafta yenisiyle yer değiştiren tüketim unsurlarıdır. Dolayısıyla beni sinemada, tiyatroda görmüş izleyicinin bu kalıcılıktaki işler yerine her hafta hızlı hızlı çekilen ve önlerine fast food gibi gelen dizilerde görmek istememesi gayet doğaldır. Ama bir oyuncunun da her türlü oyun alanında oynamak hakkıdır, buna dizi de dahildir.

* Bir de siz çok farklı karakterleri oynuyorsunuz, bu özellikle dikkat ettiğiniz bir nokta mı?
Bence oyuncu tarifinin içinde yer alan bir şey bu, oyuncu her rolü oynayabilmeli. Tabii bir rol çok yakışır insana ve bir ömür boyu onunla devam edebilirsiniz. Ama bu zenginleşme şansını elinizden alır. Ben bambaşka bir sürü hikaye olduğunu keşfettiğimden beri oyunculuğun çok değerli bir şey olduğunu anladım, bir sürü insanın hikayesini kendi hikayem yapmayı çok seviyorum. Bence bir oyuncunun en büyük arzusu farklı rolleri oynamaktır ve ne mutlu ki birçok yapımcı ve yönetmen de bana değişik rolleri emanet ediyor, bu da beni son derece mutlu ediyor. Ama bu Çağan Irmak'la bambaşka bir boyut kazandı, Çağan benden beklenenin ötesinde bir rolü emanet etti bana.

* 'Babam ve Oğlum'daki Salim karakterinden bahsediyorsunuz, değil mi?
Evet. Ve bu film bana şu umudu verdi: Yönetmenler de oyuncularını takip ediyorlar, oyuncularının ruh derinliklerine inebiliyorlar ve onları derinden anlayabiliyorlar. Çünkü o ana kadar böyle bir rolü oynamışlığım yoktu ama ne mutlu ki Çağan Irmak geldi ve benim içimde Salim'in varlığını hissetti.

EŞREF SAATİ'NİN MİSYONU VAR
* 'Eşref Saati'nde de sizden görmeye alışık olduğumuz rollerden çok farklı bir karakteri canlandırıyorsunuz...
'Eşref Saati'nin çok önemli bir proje olduğunu düşünüyorum. Benim dizilerde yanlış seçimler yaptığımı düşünenler varsa bile, 'Eşref Saati'nden sonra bu konuda bir tereddütü kalmamıştır herhalde. Projenin yola çıkış noktası çok güzel. Birbirinden tamamen farklı iki insanın temsil ettiği iki topluluğun aslında ne kadar birbiriyle uyumlu, barış içinde yaşayabileceğini gösteriyor bu dizi. Ben bu dizinin, bu açıdan bir misyonu olduğunu düşünüyorum.

* Fiziksel olarak iri bir oyuncusunuz. Hiç bunun dezavantajını yaşadınız mı?
Hiç yaşamadım, çünkü farkında olmadım. Ben, kendi büyük bedenimde küçücük bir adamım aslında. Hiçbir zaman çok iri olduğumu düşünmedim, sadece arkadaşlarımla yakın durduğum ya da onlarla sarıldığım zaman, 'Ya sen de amma uzunsun' dedikleri zaman farkına vardığım bir şeydir bu. Ama partnerlerimle karşılıklı sahnelerde, 'Yetkin biraz bacaklarını açar mısın' ya da 'Karşındaki oyuncunun altına takoz koyalım' diye arada espri yaptıkları oluyor.
Haberin fotoğrafları