kapat
E-gazete
|
Sarı Sayfalar
|
Arşiv
|
Üye Ol
|
Üye Girişi
|
Okur Temsilcisi
|
English
|
Kırmızı Alarm
  
23 Kasım 2008, Pazar
Sabah
 
Haberler Spor Günaydın Ekler Dosyalar Servisler Multimedya Astroloji Kültür-Sanat İşte İnsan Çocuk Kulübü Çizerler
Sabah Günaydın Cuma Cumartesi Pazar Buzz
 
24 Saat
24 Saat
MUHARREM SARIKAYA

AB karşılığı NATO mu?

Kıbrıs, görüntüde yaratıldığı gibi çözüme çok mu yakın?
İkisi de sol gelenekten gelen Türk kesimi lideri Mehmet Ali Talat ile Rum kesimi lideri Dimitris Hristofyas çözüm formülü konusunda benzer görüşte mi?
Ankara'da dinlediğimiz KKTC Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat'tan edindiğiniz izlenim, sorulara olumlu yanıt vermemizi olası kılmıyor.
Hatta Hristofyas uluslararası kamuoyuna Talat ile "anlaşıyormuş" görüntüsü veriyor olsa da gelinen noktanın hiç de öyle olmadığı anlaşılıyor.
Sürecin önceki Rum lider Papadopulos döneminden geriye düştüğü sonucunu dahi çıkarabiliriz.
Bu sonuca varmamızın nedeni Talat'ın Ankara'da TEPAV'daki konuşması ve Ada'ya döndükten sonra yaptığı açıklama...
Talat, çözüm istediğini söyleyen Hristofyas'ın, Moskova'ya gidip Rusya Devlet Başkanı Dimitri Medvedev ile çözüme engel getiren siyasi deklarasyon imzalamış olmasına tepkili...
Oysa Rum kesimi bu oyunu geçmişte de sergiledi.
Çözümün tarafı gibi gözüküp, sorunu çözümsüzlüğe sürüklemeyi başardı.
Karşılığı da Rum kesimine yönelik bir yaptırımla sonuçlanmadı, aksine ödüllendirildi.

Tehlikeli tarih: Aralık 2009
Bu durumda Ada'da kalıcı mutabakat nasıl sağlanacak; bir üçüncü yol bulunabilecek mi?
Herkesin tribüne oynayıp bir sonraki sürece bir adım önde girmek için yarıştığı zeminde çözüm de, üçüncü yolun bulunması da zor.
Çünkü her iki tarafın hedefinde Aralık 2009 var.
Bu tarihte AB, Türkiye'nin Kıbrıs'a yönelik yükümlülüklerini yerine getirip getirmediğine bakılacak.
Eğer bu tarihe kadar Gümrük Birliği Ek Protokolü'nden kaynaklanan yükümlülüğü çerçevesinde limanlarını Kıbrıs bandıralı gemilere açmaz, ilişkilerini de normalleştirmez ise AB İlerleme Raporu'nda Türkiye'nin üyeliğine ilişkin süreci yeniden gözden geçirecek.
Zaten Fransa 5, Rumlar da 8 başlıkta engel koyduğu için tıkanıp kalan AB müzakere süreci tamamen bitecek.
Her ne kadar AB'nin böyle bir yöne gitmesi olası görülmüyor olsa da bu gelişmenin Türkiye'nin yoluna taş dökeceği de kesin.

NATO kozu
Ancak, buna karşılık Türkiye'nin eli de boş değil; NATO kozu var...
Çünkü gelecek yıl 60'ıncı yılını kutlayacak NATO "genişleme ve stratejik vizyon" konularında önemli açılımlar yapıp kararlar almayı amaçlıyor.
Kıbrıs'ın NATO üyeliği ile Türkiye, Yunanistan ve İngiltere'nin Ada'daki garantörlüğünün NATO'ya devri bu kapsamda tartışılıyor.
Eğer Rum kesimi Türkiye'nin AB üyelik sürecini tıkar ve Ada'da da çözüm yolunda adım atmazsa Ankara'nın da karşılığında Kıbrıs'ın NATO üyeliğini veto etmesi kaçınılmaz.
Belki de Moskova bunu gördüğü için Rumları cesaretlendiriyor; ancak başta AB ülkeleri olmak üzere Türkiye'nin müttefiklerinin de bunu görmesi gerekiyor.
Prof. Dr. Mümtaz Soysal'ın da dün vurguladığı gibi Rum kesimi üzerinde uluslararası camianın "Bu kez de oyunbozan olursan KKTC'yi tanıyacağım" diyerek baskı kurması gerekiyor.
Hatta bu yönde adım da atması lazım.
Prof. Soysal, en iyi çözümün de bu formülle bulanacağını belirtip ekledi:
"Ada'da iki devlet oluşmalı ve birbirlerini hemen tanımalı; karşılıklı saldırmazlık ve meteoroloji, hava trafiği gibi alanlarda da işbirliği anlaşmaları imzalanmalı. Bu çözümün dünyaya kabul ettirilmesi daha kolay..."
Sanırız Kıbrıs'ta süreç Prof. Soysal'ın yıllardır savunduğu bu formüle doğru süratle yol alıyor.