TV reytinglerini ölçme sistemi bir kere daha gündemde. Öncelikle şunu belirteyim:
Sosyal bilimlerin araştırma yöntemlerine aşina olmayanlar, "
Bu kadar az denekle 70 milyonluk ülkenin neyi izlediği saptanamaz" diyor.
Bu iddia yanlış! İki bin civarında haneye bakarak da bu iş gayet güzel yapılabilir. Hatta daha da kalabalık bir nüfusun tercihleri ölçülebilir.
Sorun o noktada, yani odaklanılan hane "
sayısında " değil. Çok daha fazla, mesela
10 bin haneyle de yanlış sonuçlara varılabilir.
İki temel mesele var:
1) Bu haneler gerçekten çeşitli toplumsal grupların beğenilerini (yani TV izlemedeki tercihlerini) hakkıyla yansıtıyor mu?
Türkiye gibi "toplumsal akışkanlığı" çok yüksek bir ülkede bunu saptamak hiç kolay değil.
Mesela
Ümraniye civarı eskiden yoksul ve dar gelirli insanların yaşadığı bir bölgeydi. Şimdi ise burada birçok site ve lüks konut inşa edildi.
Siz eğer Ümraniye civarına yerleştirdiğiniz cihazların
C ve
D grubunu saptadığını sanırsanız, aldanırsınız.
2) Daha da önemlisi: Bazı kanalların ve programların kayırıldığına ilişkin çok güçlü kuşkular belirmiş durumda. Buna birkaç örnek vereyim:
a) Ölçüme katılan hanelerin gizli tutulması gerekiyor. Halbuki bu hanelerin listesi TRT Genel Müdürü
İbrahim Şahin'in elinde! Olacak iş değil.
b) Reklama girildiğinde reytingin yüzde 60'a varan oranlarda düştüğünü bütün dünya biliyor. Ama bizde program bitmesine karşın, reyting yükselmeye devam ediyor.
c) Elektriklerin uzun süre kesilmiş olduğu bilinen bölgelerden reyting ölçümleri gelebiliyor.
d) Evlerinde ölçüm cihazı bulunan kimi aileler, kendilerine bazı programları izlemeleri için hediyeler verildiğini açıkça söylüyor.
Bu ve benzeri örnekler reyting ölçümlerinin "
mevcut şartlarda dahi " doğru dürüst yapılmadığını, maniple edildiğini gösteriyor.
Bütün bunlar reyting ölçme sisteminin tekrar ele alınmasını gerektiriyor.
Yayın tarihi: 23 Kasım 2008, Pazar
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2008/11/23//akoz.html
Tüm hakları saklıdır.
Copyright © 2003-2008, TURKUVAZ GAZETE DERGİ BASIM A.Ş.