kapat
E-gazete
|
Sarı Sayfalar
|
Arşiv
|
Üye Ol
|
Üye Girişi
|
Okur Temsilcisi
|
English
|
Kırmızı Alarm
  
23 Kasım 2008, Pazar
Sabah
 
Haberler Spor Günaydın Ekler Dosyalar Servisler Multimedya Astroloji Kültür-Sanat İşte İnsan Çocuk Kulübü Çizerler
Sabah Günaydın Cuma Cumartesi Pazar Buzz
 
24 Saat
24 Saat
HAŞMET BABAOĞLU

Pazar notları

Meltem Cumbul... Hangi filmde, hangi dizide oynarsa oynasın bir süre sonra sanki bir başka filme; adı "Hayat" olan bir filme aitmiş gibi görünmeye başlıyor... Şu bildiğimiz hayat canım! Hep birlikte içinde debelendiğimiz gündelik dünya yani!.. Öyledir! Bazıları ne kadar çalışırsa çalışsın, ne kadar iyi oynarsa oynasın "oyuncu" değildir!
Hatice Aslan... Hem çok tanıdık, hem de taşıdığı ifadeyi yoğunlaştırma gücü bakımdan eşsiz bir yüz!
Öyle bir yüz ki, asla kapanmayacak bir yaranın acısını saklamak istiyor da zorlanıyor sanki. Oysa bütün istediği gülmek!
Genç kız en yakın arkadaşlarıyla yavaş yavaş arasının açılmaya başladığından yakınıyor. Bu kopuşun derinleşeceğinden korkuyor... "Normal bu" diyorum ona; "artık büyüyor, olgunlaşıyorsun!" Ne ilgisi var, diye itiraz ediyor. Oysa arkadaşlarıyla arasında çıkan anlaşmazlıklar bunu apaçık gösteriyor. Olay şu: Yeniyetmelik dönemimizde nefret ortaklıkları arkadaş kılar bizi! Aynı şeylerden nefret edenler, aynı şeylere gıcık olanlar bir araya gelir; dünyaya karşı bir savunma kalkanı oluşturur. Sonra zaman
geçer, sıra hayata dahil olmaya gelir. İşte o zaman sevdiklerimizi sevenlerle arkadaş olmaya başlarız.
Genç bir adam bir arkadaşını kastederek"onu artık tanıyamıyorum" diyor; "sanki tanıdığım insan gitti, başkası geldi." Sonra sesini yükselterek "insan bu kadar da değişmez ki canım" diyerek söyleniyor kendi kendine. "Yok," diyorum; "arkadaşın değil, ilişkisi değişmiştir! İlişkilerin karakteri, insanın kendi karakterinden daha güçlüdür. Şimdi kiminle beraber o?"
Tarih boyunca dünyanın bütün kültürlerinde dokunmaya korku ve kuşkuyla yaklaşılmıştır. Haksız değildir bu yaklaşım; temelsiz değildir. Çünkü dokunmak yaptığı gibi yıkabilir de... Çünkü dokunmak ittiği gibi çekebilir de... Dokunmak dokunur insana!
Bazen sevişmeler şaşılacak kadar uçucudur. Buna karşılık dokunup geçmeler vardır, ağır izi kalır.
Birkaç santimetrelik bir deri parçası istenirse kocaman bir coğrafyaya dönüşebilir. Nasıl? Bazen sözlerle, bazen gözlerle ve çoğu zaman da ellerle dokunarak...
Domatesli pilav!.. "Hala iyiyiz, hala dünya güzel, hala birbirimizi seviyoruz" demek gibi bir şeydir benim için. Fark etmemişim, meğer bu yemeğin adı Can Yücel'in "Dargın mıyız?" adlı şiirinde öylesine doğru bir yerde geçiyormuş ki! Şöyle... "dargın mıyız, dargın mıyız, dargın mıyız yoksa, dargın mıyız?/ bu sabah uyanırken tam /sana üryani eriği hoşafı yaptım/ yanına domatesli pilav yemedin.