Benzer tablo 17 yıl önce de yaşanmıştı. O tarihte de partiden giden, iki dönem üst üste Anavatan'a oy veren tarım kesimine dayalı taban umduğunu bulamayınca geri dönmüştü.
Atatürk Spor Salonu'nda dün karşılaştığımız manzara da geçmişi anımsatıyordu.
Bu durumu ister 2002'de, gittiği AK Parti'den beklediği itibarı, ikbali ve zemini bulamayanların geri dönüşü olarak yorumlayın.
İsterseniz, tarım kesiminin ekonomik sıkıntısının bir yansıması olarak değerlendirin...
Sonuçta kökeni Adalet Partisi'ne dayanan, yeni Demokrat Partililer (DP) dün dönüş yaptıklarını 9'uncu olağan kongrelerinde Atatürk Spor Salonu'nu doldurarak cümle âleme gösterdi.
Geri dönenler Nitekim salon da geri dönenlerin örnekleriyle doluydu.
Örneğin
Mehmet Dülger ...
AP'den beri DP'de (DYP) olup geçen dönem AK Parti'den milletvekili seçilmiş, ancak bu dönem aday gösterilmemişti.
Dülger'e, DP'ye geri dönüşünün nedenini sorduğumda,
"Ben hiç gitmemiştim ki..." diye başladı.
Geçen seçimde
"Milli Görüş gömleğimi çıkardım" diyen AK Parti lideri
Tayyip Erdoğan'ın, sözüne inandığını belirtip ekledi:
"Ben de 'DYP ceketimi çıkarıp astım'
deyip kendisiyle yola çıktım. O gömleğini tekrar giyince, ben de ceketimi alıp geri döndüm..." Dülger'e göre salondaki kalabalığın nedeni de AK Parti'den memnuniyetsizliğin yansıması...
Gelelim, hiç gitmeyen ve geri dönenlerin doldurduğu salondaki genel havaya...
Salondaki simaların çoğu geçmişten tanıdık bildik; ancak aralarında genç yüzler de var.
Buna rağmen üzerine bırakın gecekonduyu, kentsel dönüşüme uğrayıp toplu konutlar yapılmış arazisine DP tekrar kavuşabilir mi?
Çünkü salonda yaşananla delegenin gönlündekinin başkalığı hemen anlaşılıyordu.
Kürsüdeki Genel Başkan
Süleyman Soylu'dan çok, dev ekranda fotoğrafı gözüken
Tansu Çiller'e teveccüh gösteriliyordu.
Dönenler de zaten,
"Ana ocağına döndük" diyordu.
Bu kişilerin kulakları da aynı damardan beslendiklerini söyledikleri kardeş partideydi...
Sağda bütünleşme Yani, iki yıl önce bugün genel başkan koltuğunda olmayan
Mehmet Ağar ve
Erkan Mumcu'nun başlattığı, iki partinin bütünleşme çabası bu kez başarıya ulaşabilir miydi?
Soruyu Anavatan Partisi Genel Başkanlığı'na yeni seçilen
Salih Uzun'a yönelttim.
Doğrudan
"Biz hazırız" demek yerine, sütten ağzı yandığı için yoğurdu üfleyerek yiyen tavır sergiledi.
Uğraşının
"siyasi pazarlıklar" yerine, partiyi derleyip toparlayacak projeler üretmek olduğunu bildirdi.
Gençlik kollarından bu yana partinin her kademesinde görev aldığını belirtip devam etti:
"Tecrübe damıtarak geldik. Bugün 'Birleşeceğiz'
diye ortaya dökülürsek bundan da bir hayır çıkmaz. Benim uğraşım partimi yerel seçime hazırlamak..." Uzun, bunun ötesinde konuşmaktan kaçındı.
Anlaşılıyor ki hiç seçim yaşamamış iki lider de yerel seçim sürecini kendileri için bir avantaja çevirmek istiyor.
Sonrasında oturup durum tespiti yapmayı arzuluyor.
Ancak ne yaparlarsa yapsınlar, istedikleri kadar genç beyinleri partiye taşısınlar, her iki partinin de en büyük derdi bedeni, yani teşkilatı.
Eklemleri kireçlenmiş, sindirim sistemi çökmüş teşkilat yapısını kim önce düzenler; bedenini tazeler ise o öne geçer.
Veya budamayı kim zamanında düzgün bir şekilde yapabilirse o başarının sahibi olur.
Yoksa serçe parmağı kadar akan sularıyla iki çeşme bir araya gelse bile kendi susuzluğunu gideremez...
Yayın tarihi: 16 Kasım 2008, Pazar
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2008/11/16//haber,7FB2BFDCC77346EC978CA303AFBEECE2.html
Tüm hakları saklıdır.
Copyright © 2003-2008, TURKUVAZ GAZETE DERGİ BASIM A.Ş.