kapat
E-gazete
|
Sarı Sayfalar
|
Arşiv
|
Üye Ol
|
Üye Girişi
|
Okur Temsilcisi
|
English
|
Kırmızı Alarm
  
16 Kasım 2008, Pazar
Sabah
 
Haberler Spor Günaydın Ekler Dosyalar Servisler Multimedya Astroloji Kültür-Sanat İşte İnsan Çocuk Kulübü Çizerler
Sabah Günaydın Cuma Cumartesi Pazar Buzz
 
24 Saat
24 Saat
MEHMET BARLAS
BAŞYAZI

Haftanın 6 günü silahlı, pazar günleri külahlı olanlar...

Özlemle hatırladığım Türk siyasetinin bilgesi Turan Güneş, "Biz politikacılar başka insanlara benzemeyiz; vücut salgılarımız farklıdır" derdi.
Aslında galiba bütün meslekler, mensuplarını diğer insanlardan farklı kılan yabancılaştırıcı etkiler yapıyor.
Böyle düşününce biz gazete köşe yazarlarının da diğer insanlara benzemediğimiz kesindir.
Hani "Gündüz külahlı/ Gece silahlı" diye bir deyiş vardır ya... İşte biz köşe yazarları da çoğunlukla öyle değil miyiz?
Haftanın altı günü kalemimizden kan damlar... Hem kendi aramızda, hem de iktidarla, muhalefetle, idareyle ve idaresizlikle kavga eder dururuz. Ama pazar günleri aşk üzerine, kadınerkek ilişkileri üzerine, müzik, sanat üzerine yazarız.
Mesela bir haftada altı tane pazar günü bulunsaydı, kim bilir ne kadar yumuşardı siyasal ve medyatik ortamımız.
Mesleğimizin büyüklerinden Peyami Safa'nın, 29 Ağustos 1939'da
"Yedigün" dergisinde Server Bedi imzasıyla yazdığı "Muharrirlikte nasıl tutunabilirsiniz" başlıklı makaleyi hep hatırlar ve hatırlatırım.
Peyami Safa'nın yazısının bazı bölümlerini bir kez daha siz sayın okurlarıma aktarayım.

Diploma şart mı?
- Diploma mı? Ne gezer! Bu cadde pek çok diplomalılar da görmüştür. Paris, "ulumu siyasiye" politeknik, Sorbon mezunları, Kembriç ve Oksford'dan parlak diploma almış olanlar da bizim yokuşa uğramışlar, tek gözlüklerinin altında kısılan istihfaflı bakışları ile piyasayı süzerek bir, iki ay içinde matbuat çarşısının bütün şöhret ve kıymetlerine hakim olacaklarını sanmışlar, nihayet büyük bir hayal sukutu ile bu sevdadan vazgeçerek, bir hariciye memurluğunda karar kılmak üzere Babıali'den ayrılmışlardır.
- Bilakis bu meslekte şöhret yapanların yüzde doksan dokuzu diplomasızdır. Abdülhak Hamit, Tevfik Fikret, İsmail Safa, Ziya Gökalp, Süleyman Nazif, Abdullah Cevdet, Yakup Kadri, Ahmet Haşim, Falih Rıfkı ilah.. ilah.. yüksek mektep mezunu değillerdir.
- Evvela Türkçeyi iyi yazacaksınız. Bu iyi yazmak işini, sade gazetecilik üslubunun talep ettiği dar manada almayın. Bu şekilde her gün imzası çıktığı için herkesin tanıdığı, fakat parıltısız ve alelade bir köşe fıkracısı olursunuz..
- İyi yazıdan maksat, hem edebi kaliteye, hem de fikir ve kültür cevherine sahip yazı demek. Bu kültür dar olmamalı. Mesela yalnız hukuk, yalnız tarih, yalnız iktisat yetişmez. Bütün manevi bilgileri, insanlığın bütün fikir tarihini ve bütün modern cereyanları bileceksiniz. Bilmek de kafi değil. Bütün o meseleleri sevecek, her gün düşünecek ve önünüze serdiği muammalar içinde pişeceksiniz. Her gün bu karanlıklardan çıkmak için, kendi kafanızda bir ışık arayacak, ona doğru koşacak ve okuyucularınızı da koşturacaksınız.

Pazarları asla
Peyami Safa'nın sıraladığı koşullar o gün de bugün de ideal olanı tanımlıyor.
Ama onun ve onun kuşağının gazete yazarlarının aralarındaki polemikleri de okuyunca, çoğu zaman kalite yerine sadece kaba düşünceyi bulursunuz.
Bizim kuşağın her türlü kuşak altı ve ahlak dışı kalem vuruşlarının mubah sayıldığı medya polemiklerinden farksızdır o kuşağın polemikleri de.
Ama pazar günleri bambaşka insanlar olarak çıkarız karşınıza.
İnsan sevgisi, hayvan sevgisi, şarap sevgisi, kitap sevgisi, kadın sevgisi, erkek sevgisi ve sevgi sevgisi üzerinde sevgi dolu çeşitlemeler yaparız.
Pazartesi gelince de mehtap görmüş vampir gibi dişlerimiz uzar...
Kendimiz gibi olmayana, bizden farklı düşünene, şimdiki, patronumuzun çıkarlarını engelleyenlere, yıllarca birlikte çalışıp onun için tetikçilik bile yaptığımız eski patronumuza, cahil seçmenlere, hain aydınlara giydirmeye başlarız.
Ne demiş "muharrirler" için Peyami Safa:
- Her gün bu karanlıklardan çıkmak için, kendi kafanızda bir ışık arayacak, ona doğru koşacak ve okuyucularınızı da koşturacaksınız.
Acaba siz sayın okurlarımız bizleri izlerken bir ışığa doğru koştuğumuzu mu, yoksa bir kısır döngü içinde birbirimizle çarpışıp olduğumuz yerde saydığımızı mı düşünüyorsunuz?
Bereket pazar günleri var.