Başbakan
Erdoğan, ne kadar açıklama getirirse getirsin, iki sözünden kaynaklı sıkıntısı başta parti grubunda olmak üzere uzun süre devam edecek...
İlki partisinin dünkü grup toplantısında da bir kez daha açıklık getirmeye çalıştığı,
"Beğenmiyorsan, beğendiğin yere git" sözü...
Diğeri de
"pompalı tüfek" açıklaması...
Başbakan Erdoğan açısından en doğru olan bu iki konuda bir süre konuşmaması.
Hatta parti yönetimi ve bakanlarının da konuşmasını engellemesi...
Nedenine gelince...
Erdoğan, grup toplantısında sözlerinin muhalefet tarafından çarpıtıldığını belirtip düzeltme yoluna gittiğinde de sıkıntı yarattı.
Özellikle de Doğu ve Güneydoğu milletvekilleri arasında.
Buna neden olan cümleleri ise ABD'de Başkan seçilen
Obama'nın siyah olduğunu anımsatıp, Afrikalı Amerikanları örnek gösterdiği şu cümleydi:
"Olimpiyatlarda birincilik aldıkları zaman onlar gururla ABD bayrağını omuzlarına alıp öyle tur attılar. Sen atabiliyor musun Türk Bayrağı ile o turları?" Aslında Erdoğan'ın kastı DTP'liler idi...
Ancak sorun söylemin ifade tarzında ortaya çıkıyor...
Çünkü Erdoğan, ABD'deki siyahlardan yola çıkıp, bütün Kürtleri kapsama aldığı algısına neden olan sunumla bunu dile getiriyor.
Sözleri dinlendiğinde
Türkiye'deki Kürtler, ABD'deki siyah derililer gibi yapmıyorlar anlamı çıkıyor.
Yakadaki Türk Bayrağı Grup toplantısından sonra kuliste karşılaştığımız üç Kürt kökenli milletvekilinin Erdoğan'ın sözlerini bu şekilde anlamış olması da bunun kanıtıydı.
İçlerinden biri o kadar alınmış ki yakasındaki Türk Bayrağı'nı gösterip ekledi:
"Olimpiyata ne gerek var, her gün bayrağı gururla taşıyoruz. Diyarbakır Stadı'nda maç başlamadan önce İstiklal Marşı'nı zorla değil, halk kendiliğinden okuyor." Aslında biraz konuşunca tepkilerinin gerisinde bölgeye dönük açılımın yapılmamasının yattığı anlaşılıyordu.
Kasıtları da öyle ekonomik yatırım değil,
"Kürt sorununun" çözümüne yönelik yeni bir açılım...
Karşıya geçip yapmak Peki, Diyarbakır, Van ve Hakkâri gezilerinde karşılaştığı sert tepki sonucu Erdoğan 2005'teki açılımından vazgeçti mi?
Bunu söylemek için erken...
Çünkü Erdoğan hafta sonu İstanbul'da yaptığı konuşmada türban için anayasa değişikliği konusuna değinirken ilginç bir yaklaşımda bulundu.
Bundan sonra adım atarken daha dikkatli olacaklarını belirtti.
Bu durumda Erdoğan acaba
"Karşı tarafta sağlam durarak" veya
"karşıyı, kendisinin sağlam durduğu, ülke zararına bir adımının olmayacağı konusunda ikna ettikten" sonra mı adım atacak.
Yani türban sorununun en iyi çözümünün CHP tarafından yapılabileceği varsayımına benzer bir algı mı yaratacak...
Grubunun bunu beklemeye tahammülü de zamanı da gözüküyor.
Kabine revizyonu Ancak bir diğer konu var ki grubun daha fazla tahammül göstermesi beklenmemeli.
O da kabine değişikliği...
Her ne kadar 22 Temmuz seçiminin ardından yapılmış olsa da partide kabine değişikliği beklentisi oldukça yüksek.
Kuliste kiminle karşılaşsak, hangi bakanın ne kadar görevde kaldığını, bırakın 1950 sonrasını, Cumhuriyet tarihinin rekorunu kırdıklarından söz ediliyor.
Dışişleri Bakanlığı ile başmüzakerecinin biran önce ayrılması gerektiğinden dem vurulup, bu makama kimlerin yakışacağına kadar yığınla yorumda bulunuluyor.
AK Parti'de ilk kez kabine değişikliği beklentisi bu kadar yükseldiği dönemde herkes lacileri çekmiş kuliste dolaşıyor.
Yayın tarihi: 12 Kasım 2008, Çarşamba
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2008/11/12//haber,4DE76F0F42A24C86BDF1643F05935F63.html
Tüm hakları saklıdır.
Copyright © 2003-2008, TURKUVAZ GAZETE DERGİ BASIM A.Ş.