Metrobüs vakası

İstanbul, "Metrobüs" vakası yaşıyor. Kimi buna seviniyor, kimi ise, artan trafik yüzünden burnundan soluyor.
Geçenlerde Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş'a takıldım: "Sosyalist bir belediye olsa, sizin gibi davranırdı. Toplu taşıma araçları teşvik edilecek, sayısı arttırılacak; araba sahiplerinin ise canı çıksın!"
Topbaş, gülmekle yetindi. Bilemiyorum, bu tebessüm, onaylamak anlamına mı geliyordu; yoksa, "Merak etmeyin araba sahiplerini de düşüneceğiz" mesajını mı veriyordu? Mamafih, cep telefonunuzdan "İBB" yazıp 1530'a gönderdiğinizde, yolun durumunu gösteren bilgiler hemen ekrana yansıyor. Böylece belediye, araba sahibine de hizmet etmiş oluyor. Ama bu ancak "teselli mükafatı" yerine geçebilir. E-5 karayolunda tıkanıp kalan veya Birinci Köprü girişinde uzun kuyruklar oluşturan araba sahiplerine, gelin de iletişim teknolojisinin faydalarını anlatın.
Metrobüs, güzel bir fikir fakat, ya bir yerden diğerine arabayla ulaşmaya çalışanlar ne yapacak? Günde 600 yeni araç İstanbul'da trafiğe çıkıyor ve önemli arterlerde metrobüs engeliyle karşılaşılıyor. Haydi E-5'i kaybettik ama, Birinci Köprü'den de metrobüs geçerse ne yapacağız? Üç şerit yetmezken, iki şeride indirilecekmiş köprü. Şu anda, sadece, tamir dolayısıyla, zaman zaman köprüde bir ya da iki şerit kapatılıyor; hem de geç saatlerde. Buna rağmen, Avrupa'dan Asya'ya geçiş saatler sürüyor.
Metrobüs iyi bir seçim yatırımı. Lâkin, araba sahiplerini de düşünmek gerekmez mi?