kapat
E-gazete
|
Sarı Sayfalar
|
Arşiv
|
Üye Ol
|
Üye Girişi
|
Okur Temsilcisi
|
English
|
Kırmızı Alarm
  
20 Eylül 2008, Cumartesi
Sabah
 
Haberler Spor Günaydın Dosyalar Servisler Multimedya Astroloji Kültür-Sanat İşte İnsan Çocuk Kulübü Yazarlar Çizerler
Günaydın Cuma Cumartesi Pazar Emlak
 
24 Saat
24 Saat
Selim Benba bu köşenin ikinci kez misâfiri. Bildiğiniz gibi Kamil Erdem yerine onun fotoğrafını basmıştık. İşte Selim Benba karşınızda.

Hayatı biraz 'caz'lamak lâzım

BÜLENT DENLİ
BÜLENT DENLİ
12.09.2008
Türkiye'de caz ve piyano denince akla ilk gelenler arasında Selim Benba vardır. Her ne kadar kendisi gençlik kategorisinden çıktığını söylese de genç bir görünüşü ve ruhu vardır. Selim Benba'yı uzun yıllar önce tanıdığım zaman sakin, zarif yapısının altındaki disiplinli ve kontrollü duruşu dikkatimi çekmişti. Bu müziğine de yansıyordu. Tuşesi sokağa taşan cinsten değil, klasik caz parçalarına daha yatkındı. Sonradan Alman Lisesi mezunu olduğunu öğrenince Selim'in müziği ile ilgili kafamdaki taşlar yerine oturdu. Selim'in müzisyenliği ilkokul yıllarına dayanıyor. O yıllarda ailesi klasik piyano eğitim almasını sağlamış. Bu görgü, müzikle Selim arasında kopmaz bir bağ oluşturmuş. Okul orkestralarında çaldığı sıralar senfonik rock, hemen ardında da cazla tanışmış. Selim Benba iyi bir müzisyen olmanın yanı sıra dünya devi Siemens firmasının halen önde gelen yöneticilerinden biri. Siemens'in tıp ile ilgili bölümünün ticari direktörü olan Selim Benba Boğaziçi Üniversitesi'nde iktisat okumuş. Eğitim ile müziği atbaşı sürükleyen Selim Benba bu yoğun tempoyu dengelemesini bakın nasıl anlatıyor: "Üniversite yıllarında her şey daha kolaydı diyebilirim. Hayatımda bir okul bir de müzik vardı. Her ikisine de yeteri kadar zaman ayırabiliyordum. Müziğin yanı sıra çalışma hayatına atıldım. Yıllar geçtikçe sorumluluklar artıyor. İş ve müzik hayatında geldiğiniz noktada insanın hata yapma lüksleri de ortadan kalkıyor. Bunları daha iyi yapabilmek için eskisinden daha çok çalışmak gerekiyor. Bunun için hayatımdan gereksiz aktiviteleri attım. Örnek vermek gerekirse, televizyon gibi sürekli olarak kendini tekrarlayan şeyleri zaman planlamam içinden eledim. Haberler ve ilgi alanım içine giren programların dışında televizyon seyretmiyorum. Özel hayatımı da buna göre düzenledim diyebilirim. Evimizde gündelik hayatın kısır tartışmalarından ve sahte gündeminden uzak bir hayat yaşıyoruz. Üzerinde düşünmeye ve konuşmaya gerek duyulmayan hususlardan uzak duruyoruz. Ruhen, fikren bana fayda sağlayacak, beni geliştirecek konularla ilgileniyoruz." Aslında Selim'in zaman planlaması içinde yeni bir bomba var. Selim, eşi Deniz'i kendine uydurmuş ama bir yaşındaki oğlu Nesim Nâzım'a olan tutkusu her şeyi altüst etmiş. Artık zaman planları çaresiz ona göre yapılıyorSelim'in özel hayatında işi, eşi, oğlu, müzik hayatında ise Tahsin Ünüvar köşebaşında duruyor: "1990 yılında bir klüpte çalma fırsatı yakaladım. Tahsin Ünüvar'ın grubuna girdim ve uzun süre onunla çalıştım. Bu biraz da usta çırak meselesi, bana cazı sevdirdi ve benimsetti. Cazda enstrüman hakimiyetinin dışında bir de caz kültürüne sahip olmak lazım. Bu da duya duya, çalışa çalışa oluyor. Plak, CD, kaset dinlemek lazım, aşina olmak lazım. Tahsin ile birlikte cazın devlerini de tanıdım, John Coltrane'ler Miles Davis'ler gibi... Mutlaka dinlenmesi gerekenleri öğrenip onları analiz edip, müziğin içine girmeye başladım."

ÖZGÜR, BAĞIMSIZ, YARATICI
Selim Benba'nın müzik hayatının mabedi ise 'Cafe Gramofon'Orada Önder Focan, Nezih Yeşilnil, Deniz Dündar ve kendisi gibi Alman Liseli ve üst düzey yönetici Hakan Behlil ile uzun süre çalmış. Gramofon'a çok sık gelen yabancı müzisyenlere eşlik etmişler. Scott Hamilton, Paco de Lucia'nın saksafoncusu Jorge Pardo, Melba Joys ve Fleourin ve başkalarıyla birlikte çalmışlar. Sonra 2006'da Sıtkı Sırtanadolu ile birlikte ortak projeleri Spin var. Bestelerinin bir bölümüne çıkardıkları CD'de yer veren Selim Benba cazın sabır işi olduğunu anlatıyor: "Caz müziğini tarif etmek gerekirse, özgür, bağımsız, yaratıcı ve tutkulu. Cazın anlaşır olma ve doğrudan hitap etme gibi bir kaygısı yok. Sanatsal değer taşıyan her dalda aslında doğrudan değil dolaylı, anlatım var. Kolay değil zor, anlamak için çaba gerektiren, ve estetik anlayış olarak biraz daha uğraş ve emek gerektiren müzik. İlk tanıdığınızda ya da ilk karşılaştığınızda rahatlıkla anlaşılırlığı yok. Popüler müzikte ise kolay anlaşılır ve doğrudan tesir edecek vasıflar aranır. Bunu 'fast-food' ile 'gurme' yemek gibi karşılaştırabiliriz. Fast food en çabuk sürede kolayca hazırlanan ve doyuran beslenme şekli. Gurme yemekte ise insana bunun içinde ne var, bu lezzet nereden geliyor diye düşündürecek bir yapı var. Popüler müzik ile caz arasında da böyle bir ayrımdan söz edilebilir. Bu anlamda caz sabır ve emek verme işi.'' Selim, Türkiye'ye pembe gözlüklerle bakmayı beceren nadir insanlar arasında yer alıyor. Caz müziğinin her şeye rağmen geliştiğinden söz ediyor. Bilgi Üniversitesi sayesinde çok sayıda genç müzisyenin yetiştiğini belirtirken caz kulüpte çalınır ve orada dinlenir diyor: "Caz teorik olarak bilinebilir ama mühim olan o müziği yapmaktır. İyi yapmak için de tecrübe edinmek lâzım, sahnede çalmadan bu iş öğrenilemiyor. En iyi okulu bitir, beş tane mastır 10 tane doktora yap, sahneye çıktığında hayat bambaşka. Sıfırdan başlıyorsun, çünkü orada tüm bildiklerini bambaşka bir ruh içinde ifade ediyorsun. Bu ruh meselesi önemli, beynindekini parmaklarına yansıtabilme, onları grubunla ve izleyici ile paylaşabilme. Caz müziği seyirci ile paylaşıldığı zaman bambaşka olur. Bu arada hiçbir prova sahnenin yerini tutmaz. Caz müziğinde sahne yoksa büyük ölçüde keyif de yoktur. Bunu yapmak için yıllarca çalışmak ve iyi olmak gerekiyor." Selim Benba, caz müziği ile iş hayatının birbirini destekleyen birçok yönü olduğunu söylüyor. Ben işten başka bir şey yapmıyorum, yapamıyorum demenin gururlanacak bir yönü bulunmadığının altını ısrarla çiziyor: "Doğaçlama müziği olan cazda sabırlı olmak, yaratıcı ve yeniliklere açık olmak çok önemli. Bu aynı zamanda iyi bir caz müzisyeninin sahip olması gereken vasıfları da anlatıyor. Bunlar iş hayatı içinde geçerli. İş ve normal hayatta doğaçlama yapmayı bilmezseniz, çok zor durumdasınız demektir. İş hayatının da caza katkısı olduğunu düşünüyorum. Sadece iş yaparak yaşayabilir, para kazanabilirsiniz. Bence bunlar yaşam için yeterli değil. ABD Merkez Bankası eski başkanı Alan Greenspan iyi bir müzisyendir ve gençliğinde New York klüplerinde klarnet çalarmış." İşkoliklere duyurulurGördüğünüz gibi her gün haşlama yiyerek hayat geçmiyor, biraz da 'cazlamak' lazım.