Burak Bedikyan,
Türkiye'nin önde gelen caz piyanistlerinden. Sahnede izlerken büyük keyif alırım. Kurduğu cümleler iddiasız gibi görünmesine rağmen özeldir. Yumuşak tuşesi, insanı rahatlatır. 2006'nın kış aylarında Sertab Erener ile Bakü'ye konsere giderken sınırda başına gelenler üzücüydü. Azerbaycan'da 'Bedikyan' soyadı başına dert olmuş, havalimanından sınır dışı edilmişti.
Türkiye'nin büyük bölümü genç sanatçımızı bu olayla tanıdı, ama dünya onu 'müzik adamlığı' ile tanıyor. Burak Bedikyan, henüz 30'lu yaşlarda... Çok değil, aşağı yukarı sekiz yıla sıkıştırılmış profesyonel müzik hayatı oldukça renkli.
Türkiye'de başta İstanbul ve İzmir olmak üzere birçok caz festivalinde sahneye çıkarken yurtdışındaki ustalardan birlikte çalışmak için de teklifler alıyor. Bu yıl ekim ayında Avrupa'nın en iyi caz sanatçılarından Jenny Evans ile hatırı sayılır bir projeye imza atacak. Bir süre önce İstanbul Caz Center'da sahne alan Evans, Karadeniz sahillerini gezecek gemideki konserler için işbirliği teklif etmiş. Bedikyan kendisi için bu çok önemli teklifi heyecanla anlatıyor. Belli ki Karadeniz'de Burak Bedikyan fırtınası esecek: "Bu bir 'jazz cruise' konserler dizisi olacak. 19- 26 Ekim'in arasında... Özel bir gemi, Karadeniz sahillerini gezecek. Çok ciddi 50-60 Avrupalı ve Amerikalı müzisyen var. Bunlarla aynı teknede jam session'lar ve konserlere katılmak için bir teklif aldım. Önemli bir şey. Çok heyecanlanıyorum anlatırken de. Çünkü teklif bizzat İngiliz asıllı şarkıcı Jenny Evans'tan geldi. Aslında kendisi çok iyi bir piyanist olan Alman Walter Lang ile çalışıyor. Walter Lang'le de tesadüfen tanışmıştık, işi çıkmış. 'Onun yerine gelir misin?' dediler. Şartları hiç sormadan 'Benim için şeref, tabii ki gelirim,' dedim." Burak'ın planlarında müzisyen olmak yokmuş. Babası evde caz müziği dinlermiş. Ona da Ayla Saydam'dan piyano dersleri aldırmış. Marmara Üniversitesi'nde Ekonometri okurken müzikle uğraşmaya karar vermiş. 2002'de Bilgi Üniversitesi'nin sınavlarına girmiş. Kazanmış, ama öğrencilikle arası hiç iyi değilmiş. Neşet Ruacan, Kamil Özler gibi ustalar müziği adeta ruhuna işlemişler. Bedikyan "Benim için çok önemli bir insan, yol gösterici, ağabey, bilge insan," dediği Aydın Esen ile tanışınca hayatının başka bir boyut kazandığını, değiştiğini anlatıyor. Bundan sonra kötü öğrenci olmanın kayıplarını telafi etmek için yeni bir atak yapmış: "Ben çok okurum aslında. İyi bir de arşivciyimdir. Teori kitaplarını okurum doğrudan. İleri armoni, çağdaş müzik gibi, sağolsun Aydın Esen öyle bir kapı açtı. Elektronik müziğin piri Karlheinz Stockhausen, Luigi Nono, müzik kuramcısı Toru Takemitsu, cazda sıklıkla kullanılan birçok mood'un mimarı Olivier Messiaen, Avusturyalı besteci Alban Berg ve Stanley Kubric'in birçok eserini kullandığı Macar György Ligeti gibi ileri müziğin temsilcilerini izledim. Bilgim arttıkça okudum, okudukça sevdim. Müzik ve müzik bilgisiyle aramda yavaş yavaş galiba kopmaz bir bağ oluştu." Burak Bedikyan sadece okuyarak değil yurtdışında çalıştığı ustalardan da büyük dersler almış. Geçtiğimiz yıl İstanbul Caz Festivali kapsamında
Türkiye'ye gelen Wynton Marsalis ve Jazz At Lincoln Center Orchestra ile gerçekleştirdikleri jam session'ı unutamamış: "Ülkedeki tüm müzisyenlerin, hepimizin, ağabeylerin dahi örnek alması gereken bir tablo çiziyorlar, çok mütevazılar. Wynton Marsalis benim, kendi standartlarında bir piyanist olmadığımı mutlaka biliyordur. Kesinlikle sahnede sizin onlardan daha düşük bir seviyede olduğunuzu hissettirmiyorlar. Ya da onu yüzünüze vurmuyorlar, ezmiyorlar. Ama eminim çok çalışıyorlar."
DÜNYAYA AÇILACAK Küçük küçük adımlarla bile olsa yurtdışına açılmayı planlıyor Burak Bedikyan. Ekim ayında iki farklı albüme hazırlanıyor. İkisi de bestelerden oluşuyor. Çalacak müzisyenleri bile belirlemiş. Ancak sıkıntıları var.
Türkiye'de müzisyen olmanın güçlüklerini sıralarken zaman zaman kırıldığını saklamıyor: "Müzikten artık ne istediğimi biliyorum. Kendi sınırlarımı çok iyi biliyorum. Sorunlarla konsantrasyonumu, enerjimi bölmek istemiyorum. Kendi müziğime zaman harcamak, geliştirebilmek, bunlarla hayatta kalabilmek istiyorum. Zaten hiçbirimiz köşklerde, şatolarda yaşayan insanlar değiliz. Ufak şeylerden mutlu oluyoruz. Ama burada şu an durum çok parlak görünmüyor." Burak'la sohbetimiz uzayıp gitmiş. Daha buraya sığdıramadığım onlarca anekdot var. Şunu rahatlıkla söyleyebilirm, Burak'ın sohbeti de müziği kadar keyifli.