Hafta içinde Yelken Federasyonu Başkanı Nazlı İmre ile uzun bir konuşma yaptık. Nazlı hanımın durumu "bir dokun bin ah dinle" vaziyetleri. Söylediklerinin büyük bölümüne katılmamak mümkün değil. Gelgelelim olaylara aynı şekilde bakmadığımız noktalar da var. Örneğin, olimpiyattaki sonuçları aynı doğrultuda değerlendirmiyoruz. Nazlı hanım "
Oğuz Kağan Destanı yaratamazdık. 130 ülke arasında 60 ülke arasına girdik, kota alıp beş dalda katıldık. Olaylara öncelikle böyle bakın. Bana göre harikalar yarattık" diyor. Ayrıca olimpiyat için sporcunun başarı grafiğinin pik noktasına rastlatılması için yapılacak düzenlemelere ülkemizde ne imkan ne de ortam olmadığından yakınıyor... İşin doğrusunu isterseniz benim yazmak istediğim çok şeyin cevabını Nazlı İmre tek tek verdi. Onun için anlattıklarından özetleyerek sizlere aktarmak istedim.
OTELLER BİZDEN AVANTAJLI İmre'nin söylediklerinin bir kısmı şöyle:
Türkiye spor ülkesi değil. Çok şişindiğimiz futbolda da dünya ülkesi değiliz. Hani olimpiyatta neredeyiz? Bir sporcu 'Ben şampiyon olacağım' diye yola çıkmalı, 'beni şampiyon yapın' diye değil. Örneğin yelkeninin ipi sökük olur, yelkencinin arkasını başkası toplarsa o sporcudan hayır gelir mi? Artık dil bilmeyen bir yelkencinin uluslararası başarı sağlaması mümkün değil. Lisan bilmeyen çocuk protesto olurum korkusuyla hakkı olanı bile yapmıyor. Çünkü protestoya giderse kendisini ifade edememekten korkuyor. Üç yıl burs verip İngilizce kursuna gönderdiğimiz ve üç yıl boyunca öğrenmemeye direnen yelkencimizi nasıl başarıya ulaştıracağız. Bence bu nesil kayıptır. Aynı sıcaklıkta devam ederek, kulüplerle ve tabii ailelerle paralel çalışarak yepyeni bir hedef belirlemeliyiz. Bunun içine jürisi, antrenörü, hakemi hepsi girmeli. Sporcu da hevesli olmalı. İyi bir yelkenciden hakem yapmak istiyorsunuz. Yanaşmıyorlar. Oysa en başarılı hakem bu işi en iyi yapanların arasından çıkmalıdır. Zorlukla ikna ettiğimiz yelkenci arkadaşlarımız arasında artık uluslarası yetkinliği tasdik edilenler var. Çok da başarılı oluyorlar. Kulüplerin durumu da içler acısı. Otelci, 'turizm yapıyorum' diye benim optimistimi, laserimi vergisiz getiriyor. Kiraya verip para kazanıyor. Sonra da satıyor. Devlet benim sporcuya vereceğim tekneden, benden yani federasyondan ÖTV de alıyor, KDV de...
SUNDURMAYI BİLE YIKIYORLAR Bakın Trabzon Akçaabat'taki yelken kulübünün bir sundurması var. Vali, kaçak diye yıkımını imzalamış. Onun altında benim devletin parasıyla aldığım yarış tekneleri duruyor. Kulüp kendisine benim verdiğim tekneyi saklamayı, yetkililerin yıkımından kurtarmayı beceremezken nasıl bir de adam yetiştirecek? Böyle fedakar, insanları kaçırırsak gerisini nasıl getireceğiz? Sporda başarılı olmak için okulda da başarılı olmak şart. Bu ikisi birbirine paralel gidiyor. Puerto Rico, optimistte başarılı oldu. Ben o çocukların okul durumunu, ülkelerinde nasıl çalıştıklarını bilemiyorum. Ama şuna eminim. Bu işi bir ömür boyu sürecek şekilde planlıyorlar. Okuluyla, ailesiyle, eğitimiyle..."
Yayın tarihi: 14 Eylül 2008, Pazar
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2008/09/14/pz/noyan.html
Tüm hakları saklıdır.