Emrah'ın birçok ödülü var. Bunlardan biri de Tan gazetesinin 1989'da verdiği En İyi Arabesk Sanatçısı ödülü.
Mesele o kadar basit mi?
Acıların çocuğundan Kınalı Kar'daki sevda adamına, Diyarbakır'da yapılan amatör albümden, içinde R&B şarkısı olan albüme Emrah büyüdü, onun büyüme hikâyesi biraz da Türkiye'nin hikâyesine benziyor..
Can Kozanoğlu, Cilalı İmaj Devri adlı kitabında, Turgut Özal, Zafer Mutlu, Sezen Aksu gibi figürlerin üzerinden Türkiye'deki toplumsal değişimi okumuştu. O kitapta Küçük Emrah yoktu ama Kozanoğlu Yeni Gündem'deki yazılarında herkesin 'küçük' gördüğü Emrah'ı keşfetmişti bile. Mesele kadere isyan eden arabeskin biraz da 'küçük' sıfatlı şarkıcılarla birlikte şen şakrak bir havaya girmesiydi. Bunu tespit etmek az iş değil, dahası Küçük Emrah'lı filmlerde ailenin kötü kalpliler tarafından tehdide maruz kalmasıyla, 12 Eylül cuntasının büyük bir aile olarak gördüğü Türkiye'nin bütünlüğünün tehdit altında olduğu vurgusu arasında paralellik kurulamaz mı? Bu belki fazla zorlama. Belki de üzerine düşündüğünüz kişiyi bir nesne olarak görme hali. Emrah ise nesne olduğu söylendiğinde bile bir özne olduğunu gösterdi. En azından bu röportajda öyle oldu. 1980'li yıllarda arabeskin dönüşümünü onun sesinden değerlendirirken, o çocuk sesinden bahsetti. 1990'lı yıllarda pop müziğin yükselişinden bahsederken, artık kendi kaderini çizen insan olduğundan dem vurdu. Emrah, kendisinin de söylediği gibi, bir konu. Ama nasıl bir konu? Bize kalırsa bir 'büyüme' hikâyesi. Çocuk kalmamayı kafaya koymuş bir insandan bahsediyoruz ama yine de insanın kafası takılmıyor değil; Türkiye toplumu hep çocuk kalırken bu Emrah ne zaman büyüdü?
- Hikâyenizin başlangıcında ne var?
- 1971'de Diyarbakır'ın Maden İlçesi'ne bağlı Guleman Köyü'nde doğmuşum. Babamın adı Elyasa, Elyasa Erdoğan. Onu 1.5 yaşımdayken kaybetmişim. Annemle babamın ikinci evlilikleri ama ben ikisinin tek çocuğuyum. Hikayem annemle baş başa kalmamla başladı. Annem Ergani'de bakır işletmelerinde temizlikçi olarak çalıştı. Annemle o zamanları hatırladığımızda, 'Böyle kocaman bir şehirde bu şekilde yaşayacağımızı hiç ummazdım,' diye anlatırız.
- Baba yol gösteren, çocuğu hayata hazırlayandır. Babasız olma durumu için neler söyleyebilirsiniz?
- Annem benim her şeyim oldu. Babamın yalnızca bir resmi var, onu da duvarıma astım çünkü benim hayatımda o resmin, o resimdeki bakışın önemli payı var. Enteresandır, babasızlığı bugünlerde hissediyorum. Guleman'da sesimin güzel olduğu biliniyor, küçüğüm ya, adım öyle Küçük Emrah olarak kaldı. Bir de anneme sesimin güzel olduğunu, amatör bir kaset yapılabileceğini söylemişler. Bir demo kaydedildi. Ardından Diyarbakır'a geldim, orada video çekimi bile yaptık. Yıl 1983, video dönemi. Basit bir çekim; beni duvara dayadılar, üzerimde benden büyük kıyafetler.
- Derken...
- Derken amatör kaset, video çekiminden sonra insanlar dinlemeye başladı. Ne söylediğimi dahi hatırlamıyorum. Dört tane amatör albümden sonra meşhur oldum. Ortaokula gidiyorum, bu kasetlerden bir tanesi Mustafa Güneş adlı bir yapımcının eline geçiyor. O da 'Kim o?' deyip, atlayıp Diyarbakır'a geliyor. Film gibi...
- Gazinoda hasbelkader mikrofonu kapan bekçinin ünlü olması gibi...
- Benimki Mustafa Bey'in Diyarbakır'a gelmesiyle olmuş. Benim kafamda o dönem İstanbul'da olmak çok önemli bir şey. Sonra İstanbul'a geldik, Mustafa Bey benimle çok ilgilendi. Ağam Ağam albümünü yaptık. Bir kerede kayıt yaptığımızı hatırlıyorum, tabii bir de Boğaziçi Köprüsü'nü. Ben hiçbir şeyin farkında değilim ki ama aslında serüven o zaman başlamış.
- Orhan Gencebay daha sonra Ferdi Tayfur ve 80'li yıllarda İbrahim Tatlıses, 'küçük' sanatçılar. Arabeskin üç kırılma dönemi. Bu konuda ne düşünüyorsunuz?
- 1984'te İstanbul'a geldim. Küçük Emrah'a baktığınız zaman çektiği filmler de yaptığı albümler de kendi kararı değil. Ailesi tarafından yönetilen kabiliyetli çocuğun hikayesi yani. Küçük bir çocuk olarak piyasaya çıkmış ve aslında arabeske yeni bir pencere açan birisi olarak değerlendirilmeli. Bana göre arabeski çok enstrümanlı müzik tarzı ya da serbest çalışma olarak da adlandırabilirsiniz. Bir de şu var; ilk dönem albümlerde çocuk sesim hakim. Yaralı albümüyle birlikte müzikal altyapılar değiştiği gibi sesim de değişmeye başladı.
- Boynu Bükükler, Zavallılar gibi ilk dönem filmleriniz hayat hikayeniz gibi. Siz de yetimsiniz, annenizle büyüdünüz, erken yaşta sorumluluk aldınız...
- Bir kere iyi yönetmenlerle çalışmanın, iyi senaryoların payı var. Ben kabiliyetli bir çocuğum yalnızca. Bence Canevimden Vurdun'dan sonra bu hikâye değişti. O film de dönüm noktasıdır.
- Seninle İlk Defa'yı söyleyecektim. Şehnaz Dilan sevgilinizi oynuyordu. Küçük çocuğun artık sevgilisi olmuş.
- Normali de bu değil mi? Büyüyen çocuğa aynı senaryoyu devam ettiremezsiniz ki. Bu arada hiçbir oyunculuk eğitimi almadım, oynarken oyunculuk yeteneğimi geliştirdim. 1990'lı yıllarda albümlerim de oynadığım roller de değişti. Bir kere özel televizyonların kurulduğu dönem, hayat değişiyor, siz onun dışında kalamazsınız ki!
Yayın tarihi: 14 Eylül 2008, Pazar
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2008/09/14/pz/haber,ABCC4C21BCB8449F943B70C630745D4D.html
Tüm hakları saklıdır.