Kafkaslarda yaşanan kriz bir yandan hemen tüm aktörlerin stratejik hesaplarını değiştirirken diğer yandan da
beklenmedik bazı derslerin alınmasına yol açtı. Örneğin savaşın kazananı konumundaki Rusya hiç bir zaman maruz kalmadığı türden bir baskıyla karşılaştı. Ülkenin borsası savaşın başladığı günden bugüne 290 milyar dolarlık değer kaybederken, 21 milyar dolar tuttarında sermaye de Rusya'dan kaçtı. Artık ne 20. Yüzyılın kapitalist sistem dışındaki Sovyetler Birliği'nde olmadığımızdan Rus kapitalistleri ve seçkinleri de hayatın bu tür gerçekleriyle yüzleşmek zorunda kaldılar. Yetkililerden gelen
NATO ile ilişkilerin süreceğine dair söylemleri biraz da bu açıdan değerlendirmek gerekir.
ABD de Rus krizinin ardından bölgedeki kısıtlı gücünün ve imkanlarının kendisine dayattığı diplomasiyi uygulamaya başladı. Amerikan tepkisi ölçülüydü. Gürcistan Başkanı
Saakaşvili'nin iktidarını korumak ve ülkenin onarılması için para göndermeyle yetinildi. Zira daha önceki politikalarıyla Rusya'yı ne ölçüde taciz etmiş olursa olsun ABD'nin de çıkarları Rusya ile büyük bir çatışmayı göze almamayı gerektiriyor. Yeni dönemde bu türden bir
uzlaşma siyasetinin şekillenmesi bu nedenlerle şaşırtıcı sayılmamalı. Bu bağlamda
Türkiye'nin açılımları bölgedeki yeni dengelere ve gerçeklere uygun bir diplomasi arayışını gösteriyor. Dün akşam da Bakü'ye giden Cumhurbaşkanı Gül'ün Ermenistan ziyaretinin arkası gelir,
Türkiye içinde bu hamleyi baltalamak isteyenler başarısız kalır ve diplomatik ilişkiler kurulursa yeni bölgesel denklemde Ankara da kurucu rol oynayabilecektir. Metropoll şirketinin futbol maçının ardından sıcağı sıcağına yaptığı bir araştırmaya göre
Türkiye kamuoyunun ezici bir çoğunluğunun ziyareti onayladığı, Ermenistan ile ilişkilerin iyileşmesini arzu ettiği de anlaşılıyor. Hükümetin bu açılımı sürdürmesinin
siyasi maliyeti olmayacağı hatta tersine hem içeride hem de dışarıda hayli puan toplayacağı anlaşılıyor.
Ankara, Bakü'nün yanında Türkiye'nin Ermenistan açılımı, eğer Sabah gazetesi Okur Temsilcisi Yavuz Baydar'ın dediği gibi Rusya'nın da desteğine sahipse o taktirde
bölgedeki tüm oyuncuların yeni bir denge arayışında olduklarını söylemek de mümkün. Bu arayıştan
Türkiye'nin önerdiği Kafkas İşbirliği Platformu'nun hedeflediği bir yapılanmanın çıkması ise girift diplomasi, siyasi irade ve iyi niyet gerektirecektir.
Harap edilen Gürcistan'dan sonra bu savaşın zararını en çok gören ülke ise Azerbaycan oldu. Azerbaycan Diplomasi Akademisi Araştırma bölümü müdürü Paul Goble'nin yazdığına gore Bakü'nün Soğuk Savaş sonrasındaki dış politikasını şekillendiren varsayımların on tanesi çöktü. Goble bunların arasında "
Türkiye'nin Rusya'ya karşı Azerbaycan'ı destekleyeceği" varsayımının bulunduğunu da savunuyor. İlk anda böyle bir tepki şekillense bile Ankara Bakü'yü yalnız bırakmaz. Gene Goble'nin yazısında değindiği Azerbaycan'a yönelik örneğin İran'dan gelebilecek tehditler karşısında
Türkiye kuşkusuz desteğini esirgemeyecektir. Ancak Azerbaycan da çözümlenmemiş sorunların günün birinde saatli bomba misali mutlaka patladığını son yaşananlar neticesinde görmüş olmalı. Dolayısıyla
Karabağ sorununun çözülmesi büyük önem taşıyor.
Cumhurbaşkanı Gül Azerbaycan ziyaretinde Azerileri rahatlatacak şekilde Ermenistan açılımını anlatacaktır.
New York'taki BM zirvesinde üç tarafın dışişleri bakanlarının bir araya gelmeleri fikri de bu bakımdan isabetlidir. Ancak bu meselenin bir çözüme ulaşabilmesi için
Türkiye'nin çabaları tek başına yeterli olmaz. Ermenistan ziyaretine büyük önem veren ABD'nin çözüm arayışlarına destek vereceği belli. Rusya'nın da böyle bir yönelime girmesi
Türkiye'nin gayretlerinin sonuç vermesini sağlayacaktır.
Yayın tarihi: 11 Eylül 2008, Perşembe
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2008/09/11//ozel.html
Tüm hakları saklıdır.
Copyright © 2003-2008, TURKUVAZ GAZETE DERGİ BASIM A.Ş.