Son Kafkas krizinde 1990'ların ezikliğini üzerinden atmak isteyen Rusya sanki
tarihten hiç ders almamışçasına orantısız kaba kuvvet sergiledi. Kısa vadede herkesi sindiren bu çıkış ortauzun vadede Rusya'nın çıkarlarına zarar bile verebilir. Amansız bir şiddetle bastırdığı kendi ayrılıkçılarını unutup başkalarınınkilerin bağımsızlığını tanıyarak aslında Moskova bir hata daha yaptı. Şangay İşbirliği Örgütü'nden bile bu konuda destek alamaması zaten yeterince açıklayıcı.
Bundan sonrasında herkesin zaten yazdığı ve çizdiği gibi Kafkaslar'da ve Karadeniz'de yeni güç dengelerinin ister istemez kurulacağı bir döneme giriyoruz. Bu bağlamda Gürcistan krizinin en somut ve önemli sonucu
Türkiye ile Ermenistan arasındaki ilişkilere getirdiği yeni açılım fırsatı oldu. Bir zamandır zaten pişmekte olan yakınlaşma Kafkas İşbirliği Platformu da vesile edilerek gün ışığına çıktı. Bunun hayırlı bir gelişme olduğuna,
hem Ermenistan'ın hem de Türkiye'nin çıkarına hizmet edeceğine de şüphe yok. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün Erivan'daki Ermenistan-
Türkiye futbol maçına gitmesi bu açıdan tarihi bir önem taşıyor.
Gerek Ermeni gerekse Türk tarafları daha önceleri yazılmış mektuplar, verilen beyanlar, Cenevre'de süren temaslarla birbirilerini yoklamışlardı. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün daveti kabul ettiğinin açıklanmasından hemen önce Radikal gazetesinden Murat Yetkin'e verdiği mülakatta Ermenistan Cumhurbaşkanı Serj Sarkisyan
Türkiye açısından
futbol diplomasisinin önünü açacak sözleri söylemişti.
Türkiye Batı ile köprü Sarkisyan Yetkin'e "Medeni olmayan davranışlar içinde olanların bu tavırlarını Gül'den önce Ermenistan'a ve kendime yapılmış sayarım; çünkü davet eden benim" derken Taşnakların taşkınlıklarına izin verilmeyeceğini bir bakıma taahhüt ediyordu. Ermenistan Cumhurbaşkanı aynı mülakatta "Biz
Türkiye ile ilişkilerde hiçbir önkoşul bulunmamasını istiyoruz" diyerek
soykırım konusunu, bu iddiadan asla vazgeçmeyecek olsa bile,
arka plana attığını belirtiyordu.
Bunun ötesinde "..Eminim ki, olumlu çözümler toplumların çoğunluğu tarafından desteklenecektir. Bununla diplomatların çabasını kast etmiyorum, genel atmosferi kast ediyorum. Gül'ün kutlama mesajı, Erdoğan'ın sözleri, benim Gül'ü davetim, hatta sizinle yapmakta olduğumuz bu söyleşi bile bu atmosferin bir parçası. Bu
anlamda kararlar alma aşamasına gelmekte olduğumuza inanıyorum" sözleriyle de Ermenistan açısından Ankara ile normalleşmenin öneminin kavrandığını,
Türkiye'yi sıkıştırarak bir yere varılamayacağının anlaşıldığını, Batı ile ilişkilerin ancak
Türkiye üzerinden kurulabileceğinin görüldüğünü anlatmış oluyordu. Gene Murat Yetkin ile konuşan Abdullah Gül "Bu bölge, hepimizin bölgesi. Hepimiz bu toprakların çocuklarıyız. Tarihte çok uzun yıllar boyunca Türkler ve Ermeniler bu topraklarda beraber yaşadı. O kadar ki, Osmanlı, Ermenilere
'Millet-i sâdıka' dedi; devlette önemli görevler verdi. Birçok acı ve tatlı hatıralar var. " diyerek ikili ilişkileri kilitleyen psikolojik engellerin aşılmasına katkı yapıyordu.
Azerbaycan dolayısıyla yükselen itirazları ise haklı bulmak zor. Azerbaycan ve Ermenistan liderleri yıllar içinde birbirileriyle defalarca buluştular. Kaldı ki bu ziyaret sırasındaki temaslarda
Türkiye tarafı zaten Karabağ sorununu da gündeme getirecek ve bir çözümle ilgili önerilerini, telkinlerini kayda geçirecektir.
Futbol diplomasisi iki devlet arasındaki ilişkileri iyiye götürmek, Kafkas istikrarına katkıda bulunmak, Gürcistan sonrasındaki stratejik açıımların bir parçası olmanın ötesinde daha büyük bir anlam da taşıyor tabii.
Tarihin ayırdığı aynı toprakların insanlarının,
iki toplumun yakınlaşmasının ve acılarını sarmasının da başlangıcı olacak.
Yayın tarihi: 4 Eylül 2008, Perşembe
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2008/09/04//haber,67D9F91B0AFF41679F52C50DD69DDDF1.html
Tüm hakları saklıdır.
Copyright © 2003-2008, TURKUVAZ GAZETE DERGİ BASIM A.Ş.