Kafkasya'da patlayan savaş bir anlamda çoktandır beklenen bir gelişmeydi.
Sovyetler Birliği'nin dağılmasından beri Rusya ile Gürcistan arasında gerginlik yaşanıyordu. İki ülke arasındaki sınır patlamaya hazır barut fıçısı niteliğindeydi.
Olayların akışını çığırından çıkaran ve 2004-2005 yıllarındaki, krizleri en azından dondurmaya yönelik girişimleri de geçersiz kılan
hamle Batı'dan geldi .
Kosova'nın bağımsızlığının önemli Batılı ülkelerce tanınması Rusya'yı çileden çıkardı ve dönemin Cumhurbaşkanı, şimdiki Başbakan Putin buna karşı misillemede bulunacaklarını açıkladı.
Öncelikle
Abhazya'ya uygulanan ambargoyu kaldırdı. Batı'nın tepkisinin ne olacağını umursamadığını sert şekilde vurguladı. Temmuz ayı içinde hem Abhazya hem de Güney Osetya'da kimin sorumlu olduğunun bilinmediği şiddet olayları tırmandı. Rusya Gürcistan'ın Abhazya'da savaşa hazırlandığını iddia etti ve ateşkes sınırına komandolarını gönderdi.
Kafkaslar siyasetini takip edenler savaşın Abhazya'da çıkmasını beklerken Gürcü ordusu Güney Osetya'ya girdi. Kendi ayrılıkçılarına, özellikle de
Çeçenlere karşı tümüyle acımasız bir tavır sergileyen Moskova, Abhazların ve Güneyli Osetlerin bağımsızlık mücadelelerini destekledi.
Batı ile Gürcistan arasındaki yakın ilişkilerden hazetmediğini her fırsatta belli etti.
Orta Asya enerji kaynaklarının Gürcistan üzerinden Batı piyasalarına ulaşmasının bu ülkenin stratejik önemine yaptığı katkıdan rahatsız oldu. Hele son dönemde Gürcistan'ın
NATO üyeliği ihtimaline şiddetle karşı çıktı. Öyle ki Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov "Gürcistan'ın
NATO üyeliğinin yeniden kan dökülmesine yol açacağını", Rusya'nın "Ukrayna ve Gürcistan'ın
NATO üyesi olmaması için elinden geleni yapacağını" söyledi.
Saakaşvili'nin kumarı NATO ise bazı üyelerinin Kosova'nın bağımsızlığını tanımalarının olası sonuçları hakkındaki uyarılara rağmen bu
kararın mantığının dayattığı hamleyi yapamadı. Yani Gürcistan'ın
NATO üyeliğini son Bükreş zirvesinde onaylamadı. Bu durumda
Gürcü milliyetçiliğinin giderek yükseldiği, Güney Osetya meselesinin sürekli gündemde tutulduğu Gürcistan'da
Şaakaşvili yönetimi büyük bir kumar oynadı ve Güney Osetya harekatını başlattı. Gürcistan'ın
NATO üyeliği hayallerini tümden yok edecek ölçüde vahim sayılması gereken bu adımı Şaakaşvili'nin hangi beklentiyle attığı henüz belli değil. Eğer
Putin'in Pekin'de Olimpiyat açılışında olmasından yararlanmak istediyse ciddi bir hesap hatası yaptığına kuşku yok.
Bundan sonra Güney Kafkaslardaki sorunların çözümünün çok daha güçleştiğine de. Gürcistan siyasetini yakından izleyenler Tiflis'tekilerin kendilerini
1938'de Almanya tarafından işgal edilen
Çekoslovakya'ya benzettiklerini ya da
1921'de Sovyetler tarafından ellerinden bağımsızlıklarının alınmasıyla bugünkü durumu eş tuttuklarını söylüyorlar.
Gerçekçi bir bakış açısındansa
bu savaşı başlatarak Gürcistan'ın 1956'daki Macaristan'a daha çok benzediği söylenebilir.
Batı'ya güvenerek yaptıkları bu hamlede Batı'nın kendilerine yardım edebilme imanları kısıtlı, Rusya'ya karşı silah gücü kullanmaları ihtimali ise hemen hiç yok.
Bu son durumda
ABD'de strateji oluşturanların bekledikleri gibi yakın dönemde
Rusya ile makul bir işbirliği ve diplomatik yakınlaşma içine girilmesi ihtimali zayıfladı. Tersine
Kafkasya ve çevresindeki enerji kaynaklarına erişimle ilgili büyük rekabeti şiddetlendirecek,
Güney Kafkasya'nın Rusya'ya mı Batı'ya mı daha yakın olacağı konusundaki çekişmeyi kızıştıracak bir
yeni durum ortaya çıktı.
19. yüzyılın 'Oyun'unun daha karmaşık yeni versiyonu galiba yeniden hareketlendi.
Yayın tarihi: 10 Ağustos 2008, Pazar
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2008/08/10//haber,E7EE140D2F9C4FB8B01F9B0B7D683BEB.html
Tüm hakları saklıdır.
Copyright © 2003-2008, TURKUVAZ GAZETE DERGİ BASIM A.Ş.