Yoğun trafikte ilerlerken önünüzdeki ya da arkanızdaki araç kurallara uymuyor ve sizi zor durumlara sokuyorsa, o aracın sürücüsüne sinirlenirsiniz.
Eğer sizi sıkıştıran araç resmi plakalı bir kamu aracı ise, bu defa devlete veya o kamu kurumuna sinirlenirsiniz.
Kamu ile karşı karşıya geldiğinizde, kamu adına sizi zor durumlara düşüren veya haksızlıklara konu eden bireylere sinirlenmek, aklınıza pek gelmez.
Çünkü kamu yüzsüzdür, isimsizdir, kimliksizdir.
Teoride kamu sizin de içinde bulunduğunuz toplumun rızası ile üstün yetkilerle donatılmış bir örgüttür.
Bir anlamda kamu sizsinizdir de.
Ama kamu, bazen devlet, bazen yargı, bazen belediye biçiminde zaman zaman sizin haklarınızı ve hukukunuzu adeta yok sayar.
Hukuksuz devletin örgütlenmiş şiddet olduğunu böyle zamanlarda anlarsınız.
Ya da kamu gücü rüşvete, haraca, adam kayırmacılığına da konu edilebilir.
Hatta kamu gücü kullanılarak, darbe bile yapılabilir.
Kamu gücünün en tutarsız biçimde yansıdığı alan da uluslararası ilişkilerdir.
Tıpkı içeride olduğu gibi, uluslararası ilişkilerde de
"Hukuk" vardır.
Bu hukuka uyulması için milletlerarası ve hükümetler üstü örgütler kurulur, çok imzacılı deklarasyonlar yayınlanır, ikili ve çoklu antlaşmalar imzalanır.
Güçlü olan bastırır Ama sonuçta güçlü olanın bastırdığı bir tablo çıkar ortaya hep.
Bu güçlü devletler de kendi hukuklarını (daha doğrusu kendi haklarını) korumayı, uluslararası hukukun temel normu olarak sunarlar.
Bütün bu gerçeklerin son somut örneğini, Rusya'nın açıkladığı
"Temel ilkeler"den verebiliriz.
Rusya Devlet Başkanı Medvedev, Gürcistan olayları ertesinde "Yeni bir soğuk savaş mı başlıyor" konulu tereddütlere karşı, geçen gün Rusya'nın temel dış politika ilkelerini açıkladı. Ana beş maddeden oluşan bu ilkeler, özetle şöyleydi:
1-Uluslararası hukuka saygı 2-Çok kutuplu dünya düzeni gerçeğini benimsemek 3-İzolasyonizmi reddetmek ve tüm dünya ile iyi ilişkileri korumak 4-Dünyanın neresinde olurlarsa olsunlar Rus vatandaşlarını ve Rus girişimcilerinin çıkarlarını korumak 5-Bütün diğer ülkeler gibi Rusya'nın ayrıcalıklı çıkarlarının var olduğu bölgeler ve sınıra komşu ülkelerle daha özenli ilişkiler kurup, dostça ilişkileri geliştirmek. Rusya Devlet Başkanı Medvedev'in açıkladığı bu dış politika ilkeleri, ilk bakışta dengeli ve barışçı bir uluslararası hukuk arayışını yansıtmaktadır.
Kimin hakkı kime? Ama Rus devleti, kendi sınırları dışındaki Rusların varlıklarını korumak için mesela Güney Osetya'ya ve dolayısıyla Gürcistan'a müdahale ederken, acaba Rusya sınırları içindeki Rusların ve Rus olmayanların (mesela Çeçenler) haklarına, hukukuna neden uzaktan bakmaktadır?
Çok özet söylemle Rusya neden
"çoğulcu demokrasi"ye sahip,
"hukukun üstün olduğu" bir ülke değildir?
Neden
"Otokratik blok" denilince akla gelen ülkelerin başında Rusya vardır?
Ama çoğulcu demokrasiye sahip olmak da bu tür soruları kesmiyor.
Çünkü ABD de, kendi hukuku gündeme gelince uluslararası hukuku yeniden yazmayı yeğ tutan bir ülkedir.
Washington'da Irak'a müdahale etmeye karar verilince Birleşmiş Milletler'i yok sayan uygulama ve tek taraflılık (uniletaralizm), uluslararası hukuka
"Yeni Dünya Düzeni" olarak sunulmamış mıdır?
Kısacası içeride de dışarıda da güçlü olmak, hukuka sahip olmak kadar önemlidir.
Bunun yanında mümkün olduğunca devletle ve süper devletlerle karşı karşıya gelmemeye çalışacaksınız.
Diyelim ki kara derili Obama ABD Başkanı oldu.
Sanki o zaman ABD, kar beyaz derili Putin'in ülkesi Rusya'dan daha fazla mı uluslararası hukuka uyacaktır?
Yayın tarihi: 4 Eylül 2008, Perşembe
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2008/09/04//barlas.html
Tüm hakları saklıdır.
Copyright © 2003-2008, TURKUVAZ GAZETE DERGİ BASIM A.Ş.