Siyasette ve siyaset dışından olaylara müdahale edenlerin safında yaklaşımlar değişmediğine göre Türkiye'deki
kriz daha derinleşerek sürecek demektir. Bu derinleşen krizin de ülkenin enerjisini tüketeceğine, aklını kısıtlayacağına, yaratıcılığını engeleyeceğine şüphe yok. İşin kötüsü Türkiye'de ciddi bir
rejim kavgası yaşanıyor diye dünya da durmuyor tabii.
İki gün sonra
Bükreş'te NATO zirvesi başlayacak. Bu zirvenin gündeminde hayli önemli konular var ve her zamanki gibi bunlar Türkiye'yi de yakından ilgilendiriyor. Bu zirveye gidilirken belki de en önemli gelişme, Fransa Cumhurbaşkanı Sarkozy'nin İngiltere ziyaretiydi.
Parlamento'da uzun ve kapsamlı bir konuşma yapan Sarkozy, ülkesiyle Britanya Krallığı arasında
derin bir işbirliği teklifinde bulundu. Fransa Cumhurbaşkanı'nın konuşması gerçekçi bir dünya değerlendirmesine dayanıyordu. Sarkozy, Avrupa'nın dünya sisteminde daha etkili olabilmesi için Britanya'nın iki ayağıyla AB içinde yer alması gerektiğini savundu ve ülkesinin
NATO'nun askeri kanadına dönme arzusunun da işaretini verdi. Bu bağlamda Fransa, Afganistan'a
1000 asker daha gönderecek .
Ortak güvenlik adımı ABD'nin Bush yönetimi altında gerek kendisine, gerekse Batı ittifakına muazzam irtifa kaybettirdiğine kuşku yok. Önümüzdeki dönemde uluslararası sistemin kuralları yeniden belirlenir ve güç yeniden dağılırken, Batı ittifakı ağırlığını kuşkusuz koyacaktır. Ancak geçmiş dönemlere göre Batı ittifakının ve özelde de Avrupa'nın göreli ağırlığının azaldığına da şüphe yok. Çin, Hindistan, Brezilya gibi ülkelerin dünya sistemi içinde giderek daha belirgin rolleri de olacak.
Kendi başına sistemde belirleyici olamayacağını kabullenen Fransa, Britanya'ya el uzatarak Avrupa Birliği'nin
dünya sistemindeki ağırlığını artırmayı amaçlıyor. Tabii ki bunun gerçekleşmesi için Almanya ile bu ikilinin de yakın çalışması gerekecek. Britanya'nın bu açılıma ne cevap vereceği henüz belli değil ama her şeye rağmen bir eşiğin açılmış olduğunu görmek gerek.
Fransa'nın yeni tavrı NATO'nun geleceği açısından da önem taşıyor. NATO'nun askeri kanadına dönmesiyle Soğuk Savaş'ın bitmesinden bu yana ortalığı geren bir anlaşmazlıkta da
olumlu bir adım atılmış olacak. Fransa, ABD'yi Avrupa güvenliğinde pek görmek istemediği için Avrupa Güvenlik ve Savunma Politikası'na ağırlık vermişti. Buna karşılık ABD, NATO'yu Avrupa güvenliğinin merkezinde tutmak istemişti. Bunun sonucunda kaynaklar hiçbir tarafa yetmemiş ve Avrupa güvenlik mimarisi kurulamamıştı. Şimdi inadın kırılmasıyla orta yolda buluşulacak ve Atlantik ittifakı kendisine bir yön çizecek.
Türkiye'nin iki sorunu Bükreş zirvesi bu konuları tartışacak. NATO'nun genişlemesi, Afganistan'daki
muharip birliklerin takviyesi de gündemde olacak. Belki İran da gayrı resmi tartışılacak.
Tüm bunların Türkiye'yi yakından ilgilendirdiği ortada. Afganistan'a muharip birlik konusunda Türkiye nereye kadar direnebilecek sorusu ortada duruyor. Bir başka soru da Türkiye'nin NATO'da Kıbrıs Rum yönetimine yönelik engellemelerinin sürüp sürmeyeceği. Dahası Türkiye, Kosova konusunda gene Kıbrıs Rumlarının varlığı nedeniyle NATOAB işbirliğini engelliyor diye algılanıyor. Büyükanıt'ın Kıbrıs'tan yaptığı açıklamalar da bu bağlamda değerlendirilecektir.
Avrupa güvenliği için
Türk ordusuna ihtiyaç olduğu bariz. Ancak Türkiye'nin tam üyelik perspektifini sağlam görmeden Silahlı Kuvvetleri'ni AB'ye angaje etmesi de mümkün olmaz. Bu açılardan önümüzdeki dönem bu ilişkilerde de zorluklara gebedir.
Yayın tarihi: 30 Mart 2008, Pazar
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2008/03/30//haber,36BC17A5800C40C2A356108A9B12A542.html
Tüm hakları saklıdır.
Copyright © 2003-2008, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.