PKK'ya yönelik operasyonların ansızın sona erdirilmesi, içinde gerçekleştiği bağlam nedeniyle
büyük şaşkınlık yarattı. Bu şaşkınlığın yanısıra, kamuoyunun sert bir tepki göstermesi ihtimali de yüksek. ABD'ye yönelik son zamanlarda azalan
öfkesinin yeniden yükselişe geçmesi ihtimali var.
Olup bitenleri çeşitli açılardan değerlendirmek ve Türkiye'deki ilgili tüm kurumların hatalarına değinmek mümkün ve gerekli. Öncelikle şu söylenebilir. Ateşin ve ölümlerin durması kendi başına olumlu bir gelişmedir. Eğer harekat yarım kalmamışsa, yani Genelkurmay Başkanlığı'nın açıklaması ve Orgeneral Yaşar Büyükanıt'ın Milliyet'ten Sedat Ergin'e söyledikleri ışığında zaten verilmiş bir karar uygulandıysa
ortada bir getiri vardır.
Sonuçta
siyasi mesaj yönü ağır basan bir operasyon yapılmış, PKK'ya bir darbe indirilmiş, beş yıldır elde edilemeyen istihbarata ve alan bilgisine ulaşılmıştır. Askeri hedeflere ulaşıldığı varsayıldığında savaşın bundan sonraki aşamasının, yani siyasi adımların devreye sokulmaması için bir neden de yoktur.
Ancak olayların akışı gerek yurt içinde gerek yurt dışında çok farklı algılanmıştır. Bu algılamanın siyasi değerlendirmeyi etkilememesi mümkün değildir. Ortalıktaki görüntü ABD baskıları nedeniyle
istemediği bir zamanlamayla harekatı durduran bir Türkiye görüntüsüdür. Bu, skandala yakın bir görüntüdür. ABD'den gelen uyarılara verilen sert cevapların verdiği izlenimle ertesi gün gelen çekilme kararı bağdaştırılabilir nitelikte değildir. (Şu soruyu sormak da giderek elzem hale gelmekte. Türkiye'nin Dışişleri Bakanı kimdir? Nerededir? Ne yapmaktadır? Savaş halindeki bir ülkenin dünya önündeki diplomasisini yöneten, Bağdat'ta ilgililerle konuşan ve Türkiye'nin pozisyonlarını iletecek kişi Dışişleri Bakanı değilse bunun sebebi nedir?)
'İrade' için ikna etmeli Verilen izlenim, hükümetin gelişmelerden haberdar edilmediğidir. Dünya kararı, Irak Dışişleri Bakanlığı'ndan öğrenmiştir. Bunun devlet ciddiyetiyle, kriz diplomasinin gerektirdiği disiplinle bağdaştırılması güçtür. Zaten tüm harekat boyunca gerek iç gerekse dış iletişimde vahim hatalar yapılmıştır. Tüm dünyanın gözü Türkiye'nin üzerindeyken bir resmi sözcü aracılığıyla yerli ve yabancı basına düzenli brifingler vermemek,
harekatın iletişim boyutunu yönetmemek demektir.
Türkiye son gelişmelerle bunun bedelini ödemektedir. Böylesi önemli ve sonuçları itibarıyla Türkiye açısından hayati bir harekatın tüm açıklamalarının Genelkurmay sitesinden yapılmasını akılcı ve Türkiye'nin çıkarlarına uygun bulmak mümkün değildir. Türkiye
bilgi akışını kontrol edememiştir.
ABD'li yetkililerden gelen açıklamalar karşısında gündemi kontrol edecek bir disiplin ve yaratıcılıkla iletişim kanallarını kullanmamıştır. Bu nedenle, şimdi gerçek ne olursa olsun açıklamaları sorgulanmaktadır, kendi iradesiyle Kuzey Irak'tan çıktığına iç ve dış kamuoyunu inandırmayı başaramamaktadır.
Harekatın ABD tarafından çok içe sindirilmemiş olduğu ve Washington'un sürenin uzamasından ve peşmerge ile savaşa girilmesinden duyduğu korkuların Türkiye tarafından giderilemediği de ortadadır. Bu nedenle iki müttefik, aralarında konuşacakları konuları dünya medyası önünde tartışmışlardır. Yeni
komadan çıkmış ilişkilerin yeniden bir krize girme ihtimali belirmiştir. Bu durumun da ayrıca yönetilmesi gerekecektir.
Harekatın bitiriliş tarzının ve ABD baskısı izleniminin yaratacağı kamuoyu infiali her şeye rağmen bir işe yarayabilir. Belki bu sonuç arzulanmıştır da. Amerikaya kızgınlığın arttığı bir dönemde Afganistan'a muharip birlik gönderme taleplerinin kabul edilmesi artık herhalde imkânsızdır.
Yayın tarihi: 2 Mart 2008, Pazar
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2008/03/02//haber,024E128C616A4EAC88DD8993CA8A2A91.html
Tüm hakları saklıdır.
Copyright © 2003-2008, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.