kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 30 Mart 2008, Pazar
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
ABC
HINCAL ULUÇ
Hıncal'ın Yeri

Öldük, ölümden bir şeyler umarak..

Geçen yıl bu zamanlar.. Orhan'ı toprağa vermişiz.. Gittim İş Sanat'a.. Cahit Sıtkı gecesine.. Yalnızlığı ve ölümü en güzel anlatan şair, Orhan'ın gecesi olacaktı çünkü.. Terk edilmişliği ve yalnızlığı içinde ölen Orhan'ın..
Ertesi gün yazdım köşede duygularımı..
Bu yıl.. Orhan'ı birinci ölüm yıldönümünde anarken, gene Cahit Sıtkı gecesi çıkmaz mı karşıma, İş Sanat'ta.. Tekrar!.. Olacak şey değil.. Tesadüfün böylesi olur mu?.. Orhan için olur..
O zaman işte geçen yıl yazdığım yazı.. O da tekrar.. Bir tane Orhanımız için..
"Akşam ne olacak" dedi Yasemin telefonda.. İş Sanat'ta Cahit Sıtkı Gecesi var, yer ayırtmışız..
İçim kan ağlıyor.. Daha saatler olmuş Orhan'ı kaybedeli.. Düşünmedim bile..
"Aynen devam edecek" dedim..
İş Sanat'a, Cahit Sıtkı'ya gideceğim..
Şov devam etmeli diye değil.. "Yazdım, milleti çağırdım. Televizyonda söyledim, 'Mutlak gelin' dedim.. Şimdi ben gitmezsem olmaz.. İki elim kanda olsa, orda olmalıyım" diye hiç değil..
Orhan'ı anmak için gideceğim..
Orhan'da ne varsa, onu yazmıştı Cahit Sıtkı..
Ölesiye sevmenin, terk edilmenin, ayrılığın, yalnızlığın, bekleyişin, imkânsız, umutsuz, hiç dönmeyeceğini bile bile beklemenin, ölümün şairiydi Cahit Sıtkı.. Orhan'ın şairiydi sanki..
O gece orda Orhan'ı dinleyeceğimi biliyordum, Şevval'den, Metin'den, Tilbe'den, Bülent'ten, Hakan'dan..
Perde açıldı.. Simgesel bir çilingir sofrası, şairi hatırlatan.. İki başta iki kadın.. Şarkı söyleyen ve şiir okuyan.. Şiirler bu iki kadına okunur.. Orhan'ı terk edip giden iki kadın mı bunlar yoksa?..
Hakan ayakta.. Ya da Orhan..
"Dün güzel bir kadın geçti
Kabrimin yanından .......
Söylesem inanmazsınız,
Kalkıp verecek oldum
Düşürünce mendilini;
Öldüğümü unutmuşum."
Bu kadar mı Orhan olur dizeler.. Ölse kibarlığından vazgeçmez Orhan.. Son İstanbul Efendisi, onu anlatacak en doğru ifade..
Gözlerimde yaş.. "Doğru karar vermişsin Hıncal" dedim içimden.. "İşte başladık.."
Ardından Şevval girdi, son yıllarda alaturkayı en güzel, en duygusal okuyan kadın..
"Ölürsem yazıktır, sana kanmadan.." diye..
Hangi sevilene kandık ki, öldüğünde.. Ya da hangi sevdiğimize kanmış olacağız giderken.. Aşkın, sevginin kanması mı olur?.. Hele de Orhan için..
Metin devam ediyor..
"Böyle ferman etti Cahit
Al getir ilk sevgiliyi Beşiktaş'tan
Yaşamak istiyorum gençliğimi yeni baştan.."
Beşiktaş'tan kimse gelmedi.. Başkasının gelmesine de izin vermedi Orhan.. Kalbinin kapılarını sıkı sıkıya kapamıştı.. Bırakın ilk gençliğini yeni baştan yaşamayı.. Yaşamaya küsmüştü adeta.. Kibarlığından bizimle oyalanır, bizimle neşelenmiş gibi görünür, ilk fırsatta yalnızlığına, hüznüne koşardı.. Ve de umutsuz bekleyişine..
Tilbe onu mu anlatıyor ne..
"Neden sonra farkına varıyorsun
Etrafındaki korkunç ıssızlığın
Yar olsun, dost olsun, ne arıyorsun
Adresi belli mi vefasızlığın..
Aşk, dostluk!.. Hepsi dökülür yapraklar
Çıplak bir ağaç, durgun suda aksin.
Yalnızlık dediğin hayatta başlar;
Kabir boyunca devam etmek için."
Yalnızlığı yazardım ara sıra.. Terk edilmişliği.. Sabahın köründe arardı Orhan, "Beni gene ağlattın sabah sabah" diye.. Yazdıklarımı en iyi anlayandı çünkü.. Ayni şeyleri yaşamışlığımızdan.. Hissederdik birbirimizi..
Yanımdaki koltuk boş.. O olacaktı.. Bu şiirleri, bu şarkıları dinlerken gözlerinden yaşlar boşanacaktı gene.. Başını öbür tarafa çevirecekti, benden gizlemek için..
Şimdi ben ona ağlıyorum, Cahit Sıtkı'dan onu dinlerken..
"N'eylersin ölüm herkesin başında
Uyudun uyanmadın olacak
Kim bilir nerde, nasıl kaç yaşında?.
Bir namazlık saltanatın olacak,
Taht misali o musalla taşında.."
Uyudu Orhan.. Uyanmadı.. Orası tamam.. Ama şair Orhan için yanıldı.. Onun saltanatı sürecek, onu tanıyan sonuncu dost gidene dek..
O sırada Hakan başlıyor gene Orhan'ın ağzından..
"Desem ki,
İnan bana sevgilim inan,
Evimde şenliksin, bahçemde bahar
Ve soframda eski şarap,
Ben sende yaşıyorum,
Sen bende hüküm sürmektesin.
Bırak ben söyleyeyim güzelliğini,
Rüzgârlarla, nehirlerle, kuşlarla beraber,
Günlerden sonra bir gün
Şayet sesimi fark edemezsen,
Rüzgârların, nehirlerin, kuşların sesinden,
Bil ki ölmüşüm.
Fakat yine üzülme, müsterih ol;
Kabirde böceklere ezberletirim güzelliğini
Ve neden sonra
Tekrar duyduğun gün sesimi gök kubbede
Hatırla ki, mahşer günüdür
Ortalığa düşmüşüm seni arıyorum.."
Şaşmam.. Mahşer günü arayacak biliyorum.. Onu iki ayağının üstünde tek başına durabildiği güne kadar kullanıp, ihtiyacının kalmadığı gün bırakıp giden vefasız sevgiliyi mahşere kadar arayacak, biliyorum..
Ölene dek bekledi.. Çalan her kapıda, her telefon zilinde bekledi.. Bülent okuyor zaten..
"Gönül sende, göz yolda kaldı
Ne postacı semtime uğrar,
Ne turnalar selam getirir;
Vefasız çıktın Beşiktaşlım.
Katlanmaksa katlanıyorum,
Kimselere belli etmeden.
......
Nerde olsa, yaşıyor insan;
Nerde olsa, bir gün ölmek var.
Sen ilk aşkım, ilk gözağrımsın;
Dünyalara değişmem seni,
Keyfimden uçtuğum oluyor
Rüyama girdiğin geceler.
Bayram sabahı bile olsa
Sensiz doğan günü neyleyim!"
..Ve Bülent koyuyor noktayı gene..
Dünyanın en hareketli, en kıpır kıpır, maç seyrederken bile yerinde duramayan, çocuklara ikide bir "Allah rızası için otur Orhan Ağbi" dedirten adama..
"Kapımı çalıp durma ölüm,
Açmam;
Ben ölecek adam değilim.
...........
Nasıl dururum olduğum yerde
Öyle upuzun yatmış,
İki elim yanıma getirilmiş,
Hareketsiz,
Sükûta ram olmuş;
Sanki devrilmiş heykel?
Ellerim ne der sonra bana?
Soğumuş kalbime ne cevap veririm?
Utanmaz mıyım ayaklarımdan?.
Kalkmalıyım
Dolaşmalıyım,
Sokaklarda parklarda.
El sallamalıyım
Giden trenlere,
Kalkan vapurlara.
Bilmeliyim,
Gölgelerin boyundan
Saatin kaç olduğunu.
Islık çalmalıyım.
Türkü söylemeliyim
Yol boyunca,
Keyfimden, ya da hüznümden.
Geçmiş günlerimi hatırlamalıyım,
........
Nedir ki eninde sonunda ölüm?
Ayrı düşmek değil mi aşinalardan?.."
Kalktık.. Bu rüya geceyi hazırlayan Atilla ve Mehmet Birkiyelerle, Serdar Yalçın da sahnede.. Alkış kıyamet.. Ünal kulağıma eğildi.
"Bir entelektüel hatim indirdik, Hıncal Ağbi" dedi!..
Orhan'la paralel yaşadık, aşklarımızı.. Terk edilmişlik ve yalnızlıklarımızı.. Bir noktada ayrıldık.. O yaşama küstü, ölümde bekledi vuslatı.. Cahit Sıtkı demiş..
"Öldük, ölümden bir şeyler umarak.
Bir büyük boşlukta bozuldu büyü.."
Oysa ben yaşamı seçtim hep gidenlerin ardından..
Onu da Cahit Sıtkı demiş, gariptir..
"Ne doğan güne hükmüm geçer,
Ne halden anlayan bulunur;
Ah aklımdan ölümüm geçer;
Sonra bu kuş, bu bahçe, bu nur.
Ve gönül,
Tanrısına der ki:
- Pervam yok verdiğin elemden;
Her mihnet kabulüm, yeter ki
Gün eksilmesin penceremden!"