kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 5 Kasım 2007, Pazartesi
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
Kanal 1
ABC
HASAN BÜLENT KAHRAMAN

Erdal İnönü'ye iki not

Türkiye'nin bugün yaşadığı sosyopolitik iki sorun var. Bunlardan birisi Kürt sorunudur. Diğeri ise güçlü, gerçek, sürekli bir sol (sosyal demokrat) hareketin eksikliğidir. Her iki sorunun kaynağında 1990'lı yılları aramak gerekir. O yıllara bakınca Erdal İnönü ve SHP'yi ele almadan bu tartışmayı yapmak olanaksızdır. Fakat ben asıl İnönü'nün SHP genel başkanlığından çekilişini bu açıdan çok önemsiyorum ve şu iki öznel, kendisiyle yaptığım görüşmelere dayanarak ürettiğim açıklayıcı nedeni tarihe ve bu konularda çalışmak isteyenlere yazarak emanet etmek istiyorum. (Kendim de bu konuları kapsayan farklı çalışmaların içindeyim.)

SHP ve Alevi-Kürt dayanışması
İnönü, Haziran 1993'te SHP genel başkanlığından çekileceğini açıkladı. Bu beklenmeyen bir karardı. SHP o tarihte iktidardı. İnönü, Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanıydı.
1991'de yapılan seçimlerde İnönü HEP'li Kürt milletvekillerini kendi partisinin liste ve kadrolarından parlamentoya taşımıştı . O sıralarda Baykal'la aralarında genel başkanlık savaşları devam ediyordu. O savaşların arkasında kimsenin görmediği bir başka olgu vardı. İnönü parti içinde Kürt-Alevi ittifakına dayanıyordu. Baykal ise Sünni-Türk kanatların desteğini almıştı. (Nitekim daha sonra İstanbul İl Başkanlığı için seçilen kişiyi 'ilk Sünni başkan' olarak tanımlayacak ve kıyamet kopacaktı.)
Eylül 1993'te yapılan İnönü'süz genel başkanlık seçimlerinde Murat Karayalçın ile Aydın Güven Gürkan yarıştılar. Orada bir kayma oldu. Gürkan'ı, zamanında İnönü'yü desteklemiş olan KürtAlevi kanat arkaladı. Karayalçın ise diğer kanada dayanıyordu . İnönü neden böyle bir kaymaya izin verdi derseniz ben, Gürkan'la Karayalçın'ın kişilikleri arasında yaptığı tercih buna yol açmıştır derim. Fakat sonuç partide bir çatlama ve kopma yarattı.

Savaş ve İnönü
Peki, İnönü niçin genel başkanlıktan böyle ansızın ayrıldı?
İnönü, 1993'te Demirel'in Köşk'e çıkmasından sonra başbakan olan Çiller'in Kürt sorununun çözümünde devletin sertlikşiddet yanlısı olan çevrelerine teslim olduğunu görmüştü. Çiller bu çevrenin DYP içindeki uzantılarını hükümete ve parti içinde etkili makamlara getirmişti. Emekli valiler, olağanüstü hal valileri, eski emniyet müdürleri, emekli generaller Çiller'in çevresini kuşatmış ona ve sürdürülecek politikalara hakim olmuşlardı. Savaşın dozu, şiddeti artacaktı. İktidarda kalmak isteyen Çiller ne pahasına olursa olsun bu anlayışı sürdürecekti.
Sonradan kendisiyle yaptığım görüşmelerden edindiğim izlenime dayanarak da diyebilirim ki, İnönü, bu yöndeki gelişmeleri hiçbir biçimde önleyemeyeceğini gördüğü ve metodu da çok yanlış bulduğu için müthiş rahatsız oldu ve siyasetten ayrılma kararını verdi.

Yolsuzluk ve İnönü
Bir diğer neden ise bu kişilerden ve diğer DYP bakanlarından İnönü'nün kişisel olarak memnuniyetsizlik duyması, 2002 seçimlerine kadar devam edecek olan yolsuzluk ve gayrı meşruiyet politikalarının sorumlusu olmak istememesiydi. Bence kalıp direnseydi her şey çok farklı olabilirdi ama onu da yapmadı, işte.
İnönü'süz SHP kendini taşıyamadı, parti bir yıl sonra CHP'ye katıldı, yok oldu. CHP ise kendi içindeki SHP unsurlarını tamamen 'temizledi'. Kürt-Alevi kanatları harcadı ve onları boşluğa itti. Kimlik temelinde, sosyal demokrasi temelindeki 1990'larda geliştirilmiş tüm birikimi ve mirası reddetti. Bir daha iktidar olamadığı gibi Türkiye'nin ulusçuKürtçü bir çizgiye sürüklenmesine yol açtı.
Sosyal demokrasinin tarihiyle ilgilenenler önce bu iki olgu üstünde düşünmelidir derim.