İsmail Cem'in çıkardığı
Politika gazetesi elimizden düşmezdi. Oradaki yazılarını gün be gün izliyordum. Bir roman yazıyordu. Bodrum'u anlatacaktı. Arada bir köşesinde küçük bölümler yayınlardı. Bir gün, 'nihayet bitti, Ankara'ya gidiyorum' dedi.
Mektupla dostluk Bir öğleden sonra efsane yayınevi
Bilgi Yayınevi'ne
Attila Ağabeyi (Attila İlhan elbette) görmek için uğradım. Biz sohbeti koyultmuşken içeriye siyah kadife pantolonlu, yelekli, bugünkünden çok daha kilolu ve iri, saçları seyrelmiş birisi girdi.
Masanın üstünde duran kalın dosya
Her Gece Bodrum romanı (başta adı farklıydı), elini çok ürkek, çok kontrollü, yan değil de avucu yere bakacak biçimde uzatan genç kişi büyük edebiyatçımız
Selim İleri'ydi. Bu yıl 40. edebiyat yılını kutluyoruz.
Hemen dost olduk. Hemen yazışmaya başladık. Bana yazdığı uzun, kısa çok sayıdaki mektubunu hala saklıyorum. Haftada iki üç mektup 'attığımız' oluyordu birbirimize. Kısa bir süre sonra İstanbul'a gittim. Türkiye, kan revan içinde, ağır yaralı bir hastayken, dumanlı ve soğuk bir aralık akşamı Babıali'de Politika'nın idarehanesinde buluştuk. Bana iki haftada bir cumaları kitap eleştirileri yazmamı söyledi. Çok sevinerek kabul ettim. İlk öykü kitabı
Cumartesi Yalnızlığı hiçbir yerde bulunmuyordu. Onu getirmesini rica etmiştim. İmzalayıp verdi. Sonra çıkıp kitapçı vitrinlerine baka baka Karaköy'e kadar yürüdük.
Romanlar ve zamanlar Selim İleri daha o tarihte bir romanı ve iki gerçekten çok güçlü öykü kitabı olan yerleşik bir yazardı.
Pastırma Yazı da,
Dostlukların Son Günü de kavrayışları, müthiş anlatı ustalıkları, onları hazırlayan çok yüksek edebiyat bilinciyle kendisine belli bir yer sağlamıştı.
Ardından 1970'leri ve 80'leri çok etkileyen romanları geldi. Bunlar, aydın çevrelerini ele alan, insani arayışları yoklayan kitaplardı.
Sonra daha kalın, gövdeli, daha farklı meselelere el attığı romanlarını yayınladı. Türkiye'deki burjuvaziyi, özellikle taşrayı anlattı. Bana kalırsa asıl meselesi daima ahlak oldu. Yerleşik, kabul edilmiş, uyulması gereken, o nedenle de daima ikiyüzlülüğe dayalı toplumsal yapıyı sorguladı . Müthiş öyküler yayınladı.
İleri'nin romanı zamanla çok etkileyici bir dönüşüm geçirdi. Son dönem Türk edebiyatının büyük savrulmaları karşısında
Cemil Şevket Bey, Solmaz Hanım gibi romanlarda Türkiye olgusunu çok etkileyici bir yaklaşımla ele aldı.
Onları izleyen romanlarda yazınsal gerçek dediğimiz olguyu yepyeni bir çizgiye taşıdı. Daha önceki edebiyat metinlerini, kendisinin olsun başka ediplerin olsun, yeniden kurdu. Son dönemi bizim modern düşünce hayatımızın ana meselesi olan hafıza sorununa olağanüstü farklı bir boyut getirmektedir . Kent yazıları, edebiyat tarihçiliği bu çabasının diğer durakları olarak açıldı önümüzde. Edebiyatını daima büyük bir kültürün uzantısı olarak yaptı. Anlıyorum ki, o,
Yarın Yapayalnız'ı ötekilerden daha fazla seviyor.
Edebiyat ve onur Selim İleri, Türk edebiyatının artık bir klasiğidir.
Geçmiş edebiyatımız artık sadece onun hissettikleri ile yaşıyor. Bugün üslup diye bir olgunun bu düzeyde farkında olan tek yazarımız. Edebiyatının dayandığı ironi, irdelediği kötülük, tüm o parodi, tiyatrosallık başlı başına ögelerdir. Yerli kültürümüzle Batılı kültürün mitolojik ögeleri onun yapıtında ayrı bir sentez içindedir. Melodram başlı başına bir olgudur. Fakat onu yeterince irdelemedik. 40. yılı için çıkarılmış
Şimdi Seni Konuşuyorduk bu nedenle de ilgi gösterilmesi gereken bir yapıt!
Selim, gerçekten çok büyük edebiyatçılığının yanı sıra her zaman büyük bir kalbin sahibi oldu. Hayranlık uyandıran bir tevazuu hiç elden bırakmadı.
Dostluğu dostları için bir onursa bu, onun edebiyatı ve edebiyatçılığını 40 yıl boyunca bir onur olarak taşımasındandır!
Yayın tarihi: 20 Ekim 2007, Cumartesi
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2007/10/20//haber,8024056823F74435BFCD0137AC7FF724.html
Tüm hakları saklıdır.
Copyright © 2003-2007, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.