|
|
Gol: 2 Yardımlaşma: 0
AB-Latin Amerika liderler maçında 17 golün ikisini atan Başbakan Tayyip Erdoğan'ın tavrı AKP'deki liderlik tarzıyla da aynıydı: Ne olursa olsun, yalnızca ben yaparım arkadaş!.
Futbol, çoğu zaman yalnızca futbol değildir. Birçok şeyin toplamı; dev bir endüstri, çılgın bir gösteridir. Kimi zaman uyuşturucu olduğu da söylenir ama daha çok bir iktidar mücadelesidir. Futbolcusu, yöneticisi ve taraftarıyla oldukça 'sert' bir mücadele olsa da bu sertliği eğlence, spor gibi masumane sözcüklerin ardına gizlemesiyle de tuhaftır. 'Takım oyunu' denir, ama yakından bakınca değildir. Birlikte iyi oynayan futbolcuları kimse birlikte transfer etmek istemez. Kulüp yöneticileri tek adam etrafında birleşir, küçük krallarımız olur. Taraftarlar amigolara teslimdir. Kısacası bu kıyasıya iktidar mücadelesi de belirli kişiler etrafında gerçekleşir. Bir parlamenter sistemde, partilerden takım oyunu oynaması beklenirken, Türkiye'deki siyasi partiler lider ve etrafındakilerin iktidar mücadele alanı değil midir? Bu mücadelede de liderin nasıl oynadığı belirleyicidir. Biz maçları belirli oyuncularla ya da başkanlarla kazanır ya da kaybederiz.
FUTBOL SİYASETE BENZER Siyasette de öyledir; seçimler belirli adamlarla kazanılır ya da kaybedilir. Demokrasiye inanırız, ama bu, liderin tek adamlığında hayata geçmesini umduğumuz demokrasidir. Liderin siyasi görüşü ya da kişiliği demokrasiye ne kadar yakınsa ona oy verenler de o kadar yakındır işte. Hiç unutmam eski bir siyasetçi (Demirel değil) "Türkiye'nin sokaktaki insanını iki yerde birebir görürsünüz," demişti, "Statlarda ve Meclis'te." Bu saptama zaman zaman futbolla siyaseti karşılaştırmama neden olmuş, çoğu zaman da gerçekten birbirine ne çok benzediğini görmemi sağlamıştır. Bu düşüncelere kapılma nedenim, geçen günlerde Erdoğan'ın oynadığı bir futbol maçı üzerine onun performansıyla ilgili rakamsal verilerdi. Viyana'da, AB ülkeleriyle aday ülkeler arasında bir futbol maçı oynandı. AB Dönem Başkanı Schüssel'in Romanya ve Moldova'daki sokak çocukları yararına başbakanlar ve onların getirdiği 50 yaş üstü milli olmuş futbolcularla yapılacak bir futbol maçıydı bu. Anlamlıydı. Ancak futbolcu başbakanımızın performansını değerlendiren haberler daha da anlamlıydı. Onun AKP'deki tek adamlığını ve sağ ideolojinin katıksız bir neferi olduğunu gösteren nitelikleri oyunculuğuna öyle yansımıştı ki şaşırtıcıydı. Futbol, bakmasını bilenlere pek çok resim sunar. Oyun anlayışı, sahada duruş, bedenin kullanılışı sahadaki ve etrafındaki herkesle ilgili ipuçları verebilir. Kişilikle spor, kişilikle siyaset arasında ilişkiler kurulabilir. Bedeni gözlemek, kişilik testleri için de pek çok ipucu sağlayabilir. Çünkü okumasını bilenler için beden önemli bir sözcüktür. Bedenin değişik halleri dikkatli okunursa anlamlı cümlelere ulaşılabilir. Bazen verilen bir tepki, yürüyüş şekli, el hareketi bireyin denetiminin dışına çıktığında, üzüldüğünde, heyecanlandığında bilinçaltında ne varsa bir cam şeffaflığında görünür olur. Kişilik üzerine çalışan Tetlock'a göre siyasal yelpazenin sağ kanadındaki bireyler, düşünce ve kişilikleri açısından sol kanattakilerle karşılaştırıldığında açık biçimde farklıdırlar. Örneğin dik kafalı ve otoriter bireylerin hem sağ hem de sol uca eğilimli olabilmelerine karşın bu özel kişilik stiline sahiplerin sağ kanatta olmaları olasılığı daha yüksektir. Viyana'daki maça dönelim. Erdoğan'ın ayağına her top gelişinde ayağa kalkarak, posterler bastırarak sembolik bir yardım maçını bile ölüm kalım mücadelesine çeviren bir Türk seyirci grubu, karakterimizin komplekse boğulmuş yanını ortaya koyuyordu adeta.
'EN TEKNİK DEVLET ADAMI' Bir Venezüella gazetesinin 'en teknik devlet adamı' seçtiği Başbakan Erdoğan'ın futbol performansı ise kişiliğinin, siyaset yapma biçiminin ve ideolojisinin ipuçlarını ortaya koyacak nitelikteydi. Baştan başlarsak; Başbakan daveti aldıktan sonra futbolcu olarak gençlik yıllarındaki arkadaşı Nevruz'u götürmek istemişti. Nevruz bir kez milli olmuştu ama ne önemi vardı, Başbakan onu götürmek istiyordu. Fikrini söyledi, baktı ki tepkiler büyük, geri adım attı, Fatih Terim'de karar kıldı. Başbakan bunu hep yapıyor. Önce gönlünden geçeni ortalık yerde söylüyor, sonra tepkilere bakıp kararını değiştirebiliyor. Türk siyasetine Mehter Marşı yürüyüşü' stilini onun bu özelliği kazandırmadı mı? *Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi Öğretim Üyesi.
|