'Bizimki ilk görüşte aşktı, ayrılamazdık'
Manavgat'ın iyilik meleği Dr. Neşe Biçer, beş yaşındaki bir kız çocuğunu ölümden kurtardıktan sonra küçük hastasından bir türlü kopamadı. Onu evine alan Biçer, küçük Suna'ya dört yıldır annelik yapıyor.
Dillere destan, filmlere konu olabilecek bir hikâye onlarınki. Küçük bir kızla, çocuk doktorunun 'büyük aşkı'nı tüm Manavgat konuşuyor. 37 yaşındaki Neşe Biçer, Kınalıada, Manavgat Devlet Hastanesi'nde çocuk doktorluğu yapıyor. Bundan dört yıl önce, ağır hasta olan beş yaşında küçük bir çocuk getiriyor hemşire doktor Neşe'ye. Saçları kısacık, uzun kirpikli, esmer tenli ve sadece 14 kilo ağırlığında. Adının Suna olduğunu öğrendiğinde çok şaşırıyor. Çünkü babasının kucağında, erkek çocuğundan farksızdı duruyor. Ağır zatürre ve böbrek iltihabı teşhisi konuyor. İnşaat işçiliği ve hurdacılık yapan babasının ilaçları alacak gücü olmadığından, tüm iğne ve ilaçlarını Neşe Biçer kendisi karşılayıp evlerine gönderiyor baba kızı.
TEK GÖZ ODADA YAŞAM Suna 15 gün sonra yine ağır hasta olarak gelince, babasından izin alıp kendi evinde tedavi etmeyi öneriyor. Tam 10 gün boyunca, eşi ve hemşire arkadaşlarının yardımıyla 24 saat boyunca evini hastane koşullarına uygun hale getirerek, küçük kızı bakıma alıyor. İlaçlar, serumlar ve eşinin güzel yemekleriyle iyileştirip babasına teslim ediyor. Ancak kısa bir süre sonra Suna yine hasta olarak gelince, yaşadıkları yeri görmeye gidiyor. Küçük kız, çatısı akan, camları olmayan, içinde sadece kirli bir yatağın olduğu tek göz bir odada babasıyla yaşam mücadelesi veriyor. Hurdacılık yapan babasının el arabasına oturup, tüm gün sokaklarda gezmek zorunda kaldığı için 'hurdacının kızı' diye çağrılan küçük Suna'yı, doktor Neşe, yanına alıyor. Ve aralarındaki doktor-hasta ilişkisi dört yılda, hiçbir zaman kopmayacak bir anne-kız ilişkisine dönüşüyor. Doktor Neşe ve eşi Nevzat Bey, 2003 yılından beri dokuz buçuk yaşındaki Kilisli Suna Şahan'ın resmi koruyucu ailesi. Çift, Manavgat'ın ilk ve tek koruyucu ailesi olarak büyük bir insanlık dersi veriyor. Suna, şimdi ilkokul üçüncü sınıfta. Resim, müzik, bale ve yüzme eğitimi alıyor. Biçer, "Suna'yla birlikte anne olabilmek için doğurmaya gerek olmadığını anladım. Öz kızım olsa, ancak bu kadar severdim. Onunla tüm hayatımız değişti. Herkes bizim gibi yapsa, sokakta yaşayan çocuk kalmaz," diyor.
KARDEŞ İSTİYOR Suna, hayatta olmayan öz annesinin yüzünü çok merak ettiği için, binbir güçlükle fotoğrafını bulup çerçeveletmiş. "Bana, annesinin yüzünü bir kerecik görmek istediğini ağlayarak söyledi. Onu çok merak ediyordu. Güçlükle akrabalarından bulduk. Sonra çerçeveletip yatağının başucuna koydum. Annesi Döne artık evimizin dördüncü üyesi," diyor Neşe Biçer. Çocuk sahibi olamayan doktor Neşe, Suna şu sıralar kardeş diye tutturduğundan tüp bebek tedavisine bile başlamış. Kendisinin de bebek fikrine sıcak bakmasının nedenini, "Büyüdüğünde 'Annemin çocuğu olmadığı için beni alıp büyüttü' hissini yaşamasını istemiyorum. Kendi açığımı kapamak için ona sahip olduğumu düşünmesin. Çocuğu olmayan bir kadının evlatlık kızı gözüyle bakmasınlar diye, ona kardeş yapmak için tedaviye başladım. Ameliyat olmam gerekiyordu ve oldum," diye anlatıyor. Onu ilk tanıdığı gün kendisine 'Anne' demesini isteyen Biçer, "Bizimkisi ilk görüşte aşktı, onu bırakamazdım. En çok ihtiyacı olan şeyin bir anne olduğunu düşündüm. Kimse ona sımsıkı sarılıp, doya doya öpmemiş. Sevgiye doysun, tensel dokunuşu hissetsin diye sevdim onu hep. Hangi koşullarda ne şartlarda olursak olalım kızımdan asla kopamam. Bizimki geçici değil, kalıcı bir ilişki. Eşim çok destek oldu. Kimileri yanlış yaptığımı söyledi ama benim gözlerim hiçbir şeyi görmedi," diyor.
BİR DE DEDESİ OLDU Küçük kız, Neşe Hanım'ın eşine dede diyor. Yerel bir gazetede haber müdürlüğü yapan Nevzat Bey, Suna'nın babası hayatta olduğu için kendisine böyle hitap etmesini daha doğru buluyor. İlk evliliğinden bir oğlu olduğunu söyleyerek, sözlerini şöyle sürdürüyor: "Oğlum üniversitede okuyor. O da Suna'yı çok seviyor. Suna o kadar zayıf ve küçüktü ki bize geldiğinde, tutmaya kıyamıyordum. Neşe'den daha fazla sevdim belki. Birbirimize çok çabuk adapte olduk. Okula başladığında okuma-yazma ve zorluğu yaşıyordu. Ama eşim İstanbul'da tedavi ettirdi. Şimdi çok iyi. Onu okula hergün ben bırakıp alıyorum." Annesini ve dedesini çok sevdiğini söyleyen Suna, "Benim üç annem var diyor," ve muzipçe saymaya başlıyor: "Döne annem, Neşe Annem ve süt annem. Süt annem de inek. Onlarla birlikte olmayı çok seviyorum."
Pervin METİN / MERKEZ
|