Laiklik düşüncesi Comte'a çok şey borçlu
Auguste Comte, çoğu zaman dinci kesimlerden kaynaklanan bir propaganda ile totaliter gösterilmesine karşın, bugün Batı'da tanınan tüm özgürlük ve hakları talep etmişti. Laiklik düşüncesi bu bilimadamına minnettardır.
Düşünce tarihinin en bütünsel sistemlerinden birini oluşturan Auguste Comte, elbette bir soy zincirinin içinde yer almaktadır. Düşünsel ataları, Descartes'ın Yöntem Söylevi, Montesquieu'nün Yasaların Ruhu, Condorcet'nin İnsan Zihninin Gelişiminin Tablosu gibi 'Aydınlanma' sürecini oluşturan eserlerdir. Comte'un amacı, bütün bilgi alanlarını kuşatıp tamamlayan, böylece toplumu yönetmek için rehber olacak yeni bir bilgiye ulaşmaktır. Bu kapsamlı ve çok iddialı sistem kurma faaliyeti esnasında, Auguste Comte, kendi ürettiği bazı temel kavramlara dayanmaktadır. Buna göre pozitif zihniyet, nedenlerin bir yana bırakılması, her tür 'mutlak'ın uzaklaştırılması ve yalnızca yasaların aranmasıyla belirlenir. Pozitif, kurmaca olanın zıddı olarak hâkiki, yararsızın zıddı olarak yararlı anlamına gelir. Bunun yanı sıra özgür insanlar grubu olarak 'toplum', bir soyutlama olan bireye indirgenemez. Bu arada Comte'un kurduğu yeni bilim olan sosyolojiye ulaşılmaktadır. Sosyoloji, toplumsal olgulara özgü temel yasaların bütününün pozitif incelemesidir. Sosyoloji veya kolektif insanın bilimi, ruhani olanla dünyevinin tamamen ayrılmasına dayalıdır. Comte ikinci bir bilim daha kurmuştur. Ahlâk (Etik'ten farklıdır) veya bireysel insan bilimi de diğerleri için yaşama ilkesine dayalıdır. Ve nihayet, Comte'un son demlerinde ulaştığı nokta olarak, hepimizi kuşatan 'Büyük Varlık', insanlıktır.
İKTİDARIN AYRIŞMASI Auguste Comte'un adıyla bitişik olan pozitivizmin düşünsel kökenleri d'Alembert, Turgot, Lagrange ve Condorcet gibi Aydınlanma düşünürlerinin eserlerinde yer almaktadır. Nitekim bu dönemde insan zihninin ilerlemesini, pozitif bilimlerin (matematik, fizik, kimya) gelişimi aracılığıyla hızlandırmanın yolları aranmaktaydı. Bu mirastan gelen pozitif felsefe, Comte'un terimleriyle 'hâkikatin bilimi'dir. Ona göre 'pozitif, hâkiki ve yararlıyla aynı şeydir." Öyleyse, pozitif felsefe kısır spekülasyondan vazgeçmeli, siyasal ve sosyal anarşiye son vermek için akıllar arasındaki uyumu sağlayarak toplumsal uyuma ulaşmalıdır. Bunu yapmak için keyfi varsayımları bir yana bırakmak gerekir. Yani olguları, bu olguların üstünde sayılan bir veya birkaç iradeyle açıklayan ilahiyatçıların ve mutlağa akılla ulaşılabileceğini iddia eden metafizikçilerin varsayımları yararsızdır. Pozitivist, 'organizmanın kabul edebileceği' gerçeklere, yani duyular aracılığıyla algılanan olgulara ve onların yasalarına bağlı kalır. Comte, çoğu zaman bir totaliter olarak gösterilmiştir, çünkü insan ve doğa anlayışı sentetiktir. Oysa onun sosyolojisi, daha en başından itibaren ruhani ve dünyevi iktidarların ayrılığına dayalıdır. Ona göre, insanlığın evrimi bu iki iktidarın giderek ayrışmasına dayalıdır, bu açıdan, olabilecek en özgürlükçü düşünürdür. Nitekim siyasetin ruhani alana her tür müdahaleden vazgeçmesini istemektedir. Ve devletin karşısında kamuoyuna temel bir düzenleyici rol tanımaktadır. Bu nedenle laiklik düşüncesi ona çok şey borçludur ve zaten ona yönelik tepkilerin başlıca nedeni, onun sistemine yönelik olmayıp, dinsel iktidar odaklarını ürkütmesidir. Ama Comte, sadece din ile devletin ayrılmasını değil, devletin ahlâk, eğitim, tıp ve hatta bilim ve sanattan da elini çekmesini istemiştir. Comte, çoğu zaman dinci kesimlerden kaynaklanan bir propaganda ile totaliter gösterilmesine karşın, bugün Batı demokrasilerinde tanınan tüm özgürlük ve hakları talep etmiş ve onlardan çok daha ileri gitmiştir. Eksiksiz bir düşünce ve ifade özgürlüğü, sendika ve dernek özgürlüğü, miras özgürlüğü, eğitim özgürlüğü için mücadele vermiştir. Kölecilik, sömürgecilik ve ırkçılığın bütün biçimlerine yönelik çok etkili bir karşı çıkış sergilemiş, devletin ahlâk, eğitim ve tedavi alan ve tarzlarına müdahalesini reddetmiştir. Auguste Comte, 'dolaysız altı öncelim' dediği Kant, Hume, Condorcet, Joseph de Maistre, Bichat ve Gall'den beslenip, 'modern felsefenin üç sistematik babası' Francis Bacon, Descartes ve Leibniz'den yararlanıp, 'Aydınlanma' doğrultusunda yol alarak oluşturduğu 'pozitivist doktrin'in metafizikten kaçınan, büyük hipotezlerden hoşlanmayan, sadece kesin ve somut kanıtlara bel bağlayan bir sistem olduğunu söylemektedir. Bu bağlamda, oluşturduğu 'pozitif sosyoloji'nin ortaya çıkardığı yeni toplumsal düzene dayanan gerçekten rasyonel bir dünya kurmayı amaçlamaktadır. Bu yoldaki sloganı, 'öngörmek için bilmek ve yapabilmek için öngörmek'tir.
TOPLUMLARIN ÜÇ GELİŞİM AŞAMASI Sosyoloji kelimesini 'toplumsal fizik' anlamında ilk kez 1839'da kullanan Comte, daha sonraları 'üç hâl veya üç aşama yasası' olarak adlandırılacak teorisini 1822'de ileri sürmüştür. Ona göre, evrimi rasyonel olması gereken insanlığın üç hâli, zihinsel hâlleridir. Her hâl belli bir düşünce tarzına göre tanımlanır. Birinci zihinsel hâl, teolojik hâldir, doğaüstüne yapılan atıfla belirlenir. İkinci hâl, metafizik ve felsefi olanıdır. Tanrının yerine aklı, doğaüstünün yerine aklileştirilmiş doğayı koyarak birinci hâli laikleştirir. Üçüncü hâl ise, bilimsel veya pozitif sosyolojik hâldir. Önyargı ve tabuları devredışı bırakır. Bilimsel, deneysel ve tümdengelimci yönteme dayanır. Tarihsel evrim, bu üç halden geçişin aşamalarından ibarettir. Toplumlar, çocukluk, gençlik ve olgunluklarına denk düşen üç büyük gelişim aşamasından geçer. Bu aşamaların birincisi 'teolojik ve askeri', ikincisi 'metafizik ve hukukçu', üçüncüsü de 'bilimsel ve endüstriyel'dir. Comte'a göre, bu, olması gerekendir ama birçok toplum birinci aşamada kalmışken, çok az toplum ikinci aşamadadır ve üçüncü aşama pozitivist felsefeyle kurulmayı beklemektedir. Auguste Comte'un bu rasyonel felsefesinin bir din ya...
Mehmet ALİ KILIÇBAY
|