|
|
Galatasaray, kitaplar, müzik, entelijansiya
Tulun, on dokuz aylık olana kadar annesinden süt emmiş bir adam. Annesi perişan olmuş o süreçte, artık gidiyormuş süt vermekten. Zor almışlar onu, kahveler filan sürmüşler kadıncağızın memesine. Artık ondan mı kaynaklanıyor, yoksa Girit göçmeni olmasından gelen kalıtımsal bir şey mi, bilemeyeceğiz, ama böyle aşırı bir enerji var onda, tuttuğunu koparıyor. Günde iki paket sigara içiyor, sigaraları yiyiyor demek daha doğru aslında, kolestrol 160'a vurmuş, sağlık kontrolüne gittiği vakit herkes dehşete düşüyor ama, 'nasıl yaşıyorsan öyle devam et ağabey' diyorlar, o da 'devam' diyor. Allah vergisi... 'Galatasaray bayrağını inatla taşıyan, sendelemesine rağmen yere düşürmeyen' bu adam, baba tarafından Girit göçmeni demiştik ya, annesi 'Hanya' da diyebileceğimiz Kandiya'dan İzmir Seferihisar'a göçen 1912 muacırlarından. Anne tarafı ısrarla İstanbullu olduklarını iddia etse de, o Galatasaraylılık dışında pek bir şeye itibar edecek gibi değil. Ama Ahmet Altan'ın İsyan Günlerinde Aşk isimli romanındaki Almanya'ya yollanıp da elektrik ve elektronik tahsili yaptırılan üç subaydan biri, anne dedesi: Mehmet Emin Saracoğlu... Üç kardeş Bülent Tulun, bir ablası bir de kız kardeşi var, o ortancaları, ama çok erkek... Galatasaray'da büyüyen her delikanlı gibi aslında sokak büyütmüş onu da... Tipik bir 'erkek' liseli. İki evlilik geçmiş başından, bir oğlu var, Fransa'da avukatlık yapan. Şimdilerde yalnız. Her bakımdan. Camiada değilse de, evde yalnız olmaktan mutlu, evini seviyor, kitaplarını seviyor, müziğini seviyor... Ama serde Galatasaraylılık var, hem de her an.
|