Uluburun'un ulu yolculuğu
Thor Hayerdal'ın Kon-Tiki adlı salıyla yaptığı okyanus geçişi hikayesini ilk okuduğumda çocuk sayılırdım. Bu tür macera hikayelerinin en güzel tarafı insanların dikkatlerini o konuların üzerine çekmesi olmalı. Nitekim, Norveçli Heyerdahl'ın 1947 yılında Peru'dan başlayıp 8 bin kilometre uzaklıktaki Polinezya'daki Raroia'ya 101 günde varışını anlatan öyküsünü okuyanlardan Kitin Munoz da yıllar sonra başka bir serüvenle yüreğimizi kabarttı. Munoz'un, Rangi II adlı salıyla Şili'den Pasifik Okyanusu'nda 8 bin kilometre yol alarak Marquesas takımad alarından Nuku Hiva'ya varması, yüzyılın büyük serüvenleri arasında tarihteki yerini aldı. ''Mata Rangi II'' Polinezya dilinde, ''Tanrısal Gözler'' anlamına geliyordu. Kimbilir belki de tarihin derinliklerini keşfeden bu kişilere bir takım "Tanrısal Gözler" yol gösteriyordur... Zaman zaman "Neden bizden de bu tür araştırmalar yapan insanlar çıkmıyor, neden bizler buna benzer işler yapamıyoruz?" diye kendi kendime sorup durmuşumdur. Neden çıkamıyor, Uluburun macerasını okuduktan sonra kararınızı verin. Ülkemizde 360 Derece Tarih Araştırmaları Grubu diye bir topluluk var. Tamamı bu işe gönül vermiş, tamamı bu iş için yeterli alt yapıya sahip insanlardan kurulu bir grup. Aralarında arkeologlar, profösörler, siyaset bilimciler, sanat yöneticileri, teknik ressamlar var.
TARİHİN EN ESKİ GEMİSİ Topluluk tarihin masalsı algılanışına alternatif sunmaya çalışıyor ve bunun için çok ciddi araştırmalar yapıyor. Bu grup geçtiğimiz yıllarda ünlü Uluburun Batığı ile bir projeyi hayata geçirmeyi hedefledi. Dünyanın bilinen en eski batığının, " hem de en eski batık ticari gemi olan Uluburun Batığı'nın" bire bir kopyasını yapacak ve bununla geminin tarihi yolculuğunu tekrarlayacaklardı. Yöneticiliğini Arkeolog Osman Erkurt'un yaptığı projenin gerçekleşmesi için hemen herkes elinden geleni ortaya koydu. Osman- Mualla Erkurt çifti evilerini sattılar, diğer gönüllüler de ellerinden geldiğince işe destek vermeye çalıştı. Sonunda orijinali M.Ö 14.yy.'da Kaş ilçesinin Uluburun açıklarında batan teknenin yepyeni bir örneği tamamlanarak suya indirildi. Uluburun'u yapan topluluğun asıl amacı gemiye tarihi yolculuğunu yaptırabilmek. Ancak daha önce tekneyi kamuoyuna tanıtmak istiyorlar. Uluburun önümüzdeki hafta içinde uygun bir güney rüzgarı bulabilirse İzmir'den İstanbul'a doğru yola çıkacak. Gaye tekneyi İstanbul Rahmi Koç Müzesi'nde İstanbullular'a tanıtmak. İçinde motor olmayan bundan 34 yüzyıl öncesinin tekniğiyle yapılmış bir gemiyi akıntılara, denizlere karşı İstanbul'a götürmek her yiğidin harcı değil. Ama Erkurt ve arkadaşları bunu problem etmiyorlar. Çünkü yanlarında refakat için mazotunun bir bölümünü İzmir Belediye'sinin karşıladığı 12 metrelik bir trol teknesi olacak. Uluburun burada sergilendikten sonra 27 Nisan'da Marmaris'te başlayacak olan Denizcilik Festivali'ne katılmak için yola çıkacak. Çıkmasına çıkacak da nasıl gider onu bilemem. Çünkü Uluburun'un halen desteğini sürdüren bir sponsoru yok. Topluluk herşeyi kendi imkanlarıyla halletmeye çalışıyor. Ama onların imkanlarının da imkansızlığa dönüşmeye başladığını tahmin edebiliyorum. İnşallah, Uluburun İstanbul'dan Marmaris'e doğru yola yola çıktığında rüzgarlar hep kolayına olur. İnşallah, Uluburun her iki yolculuğunu başarıyla gerçekleştirip Marmaris'te rüştünü ispatladıktan sonra 34 yüzyıl öncesindeki orijinali gibi uluslararası yolculuğunu tamamlar. Bunun için destek bulur. Bulur da çocuklarımız "Kon-Tiki" lerin, "Mata Rangi"lerin yanı sıra Uluburun'un maceralarını okuyup heyecanlanır tarihe ve denize ilgi duyarlar. Yoksa bizler bir yandan Thor Hayerdal'ın, Kitin Munoz'un maceralarını okur bir yandan da neden bizden böyle insanlar çıkmıyor diye söylenir dururuz...
|