Sana mı kalmış yani bu dünyayı değiştirmek?
Çoğu zaman kendilerini aydın görenler kendi küçük dünyalarını yaratır ve kendilerini soyutlarlar. Koşuşturan kişiye alaycı bir ifadeyle bakıp inciler dökerler
Merhaba Süpermen amca Ben Ayşe Demir. Üç senedir yurtta okuyorum. Sekiz kardeşiz, beş kız üç erkek. Annem ilkokula kadar okumuş. Babam hiç okumamış. Ama okuma yazması var. Ben bu yurda geldiğim için çok mutluyum. Öğretmenlerimi çok seviyorum. Sizi de çok seviyorum. Benim annem ev hanımı, babam çalışmıyor. Ben seneye lise bire gideceğim çünkü annem kendisi gibi cahil kalmamı istemiyor. Ben bir meslek sahibi olmak için çok çalışmalıyım. Annem babam okumadılar diye çok pişmanlar. Arkadaşlarım adına size çok teşekkür ederim. Ellerinizden öperim.
Ben Kezban Aydoğan İlk olarak kendimi size tanıtayım. Çetinkol Köyü'nden geldim. 12 yaşındayım. Benim babam vefat etmiş. Annem de bizi terk etti gitti. Ninemler beni ile kardeşimi yanlarına getirdiler. Dedemin bitane gözü kör olmuş. Ninem de iki yerden ameliyat olmuş. Her gün hasta oluyor. Ne annemin maaşı var ne de dedemin. Dedemler zorla bize bakabiliyorlar. Ben yurda gelmeden önce yurdu çok merak ediyordum. Yurda gelince çok heyecanlıydım. Arkadaşlarımla konuşmuyordum. O akşam hiç yemek yemedik. Çünkü utanıyorduk. Ve sizi çok seviyorum, siz bu yurdu yaptırmasaydınız bu yurttaki kızların hiçbiri okuyamazdı. Köyde iş yaparlardı, bazılarını anne-babaları okuturdu. Siz nasılsınız? Oralar nasıldır? Ben İstanbul'u çok merak ediyorum. Ben Karadeniz gezisine gittim, çok güzel bir yerdi.
Şehriban Teğin Yurdu ilk gördüğüm zaman sarayları hatırladım. Bu kadar güzel yurdu ve iyi olan öğretmenleri görünce keşke daha çabuk davransaydım diye kendi kendime düşündüm. Kendime ait yumuşacık bir yatağım, dolabım oldu. Bilgisayarı, müzik aletlerini televizyonda görmüştüm şimdi hepsi var yurtta. Köyde iken kardeşlerimle yatar giyeceklerimi aynı dolaba koyardık. Masa ve sandalye olmadığı için yere uzanıp dersime çalışırdım. Gelecekte Allah'ın izniyle matematik öğretmeni olmak istiyorum. Ben de diğer öğretmenler için geleceğin güneşi olmak istiyorum. Bu yurdu açıp benim ve benim gibi bir çok arkadaşımı aydınlığa çıkarttığınız için çok teşekkür ederim. Sizin gibi değerli insana ilk defa mektup yazıyorum. Ondan dolayı çok heyecanlıyım. O yüzden yanlışlarım olmuşsa özür dilerim.
*** Ben bir adamla tanıştım. Herhangi bir adam değil o. Mektupta bahsedilen değerli insan o. Hani adam gibi adam dediklerimizden. Ona yazılan mektuplar mı etkiledi beni.... Yoksa o mektupların sahibi, okumak isteyen küçük kızları anlatırken gözlerinin dolması mı? Ferhat Şenatalar, İştip doğumlu. İstanbul Sultanahmet Ticaret Lisesi'ni bitirdikten sonra İstanbul Üniversitesi'nde işletme okumuş. Sonra ver elini Fransa. Nancy'de yüksek lisans yapan Şenatalar, Kanada, Norveç, İsveç, Avusturya ve İtalya'da yaygın eğitim programlarına katılmış. Çeşitli işletmelerde yönetici ve danışman olarak çalışan Şenatalar, bir gün Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği'yle aslında Prof. Dr. Türkan Saylan ile tanışmış ve bir anda bütün hayatı değişmiş. "Müthiş bir kadın Türkan Saylan" diye anlatıyor. "Nasıl bir enerjisi var, anlatamam. Bir saniye durmuyor. Siirt'e beraber gittik, başında beni uyardı. 'Sabah gidip akşama döneceğiz' dedi. İnanın aynısı oldu yemek molası bile vermedik. Yapılacakları belirledik, dönüşte üç kez aradı beni, ben de pes ettim, 'Yapalım yurdu' diye cevap verdim." Türkan Saylan'ın enerjisi Ferhat Şenatalar'a geçmiş. Hem de ne geçiş. Altında arabası bile olmayan Şenatalar varını yoğunu Eruh İlköğretim Yurdu için harcamış. Yukarıdaki mektuplar sadece onun için...
*** Türkan Saylan'ı tanıdığım zaman herhalde 5 ya da 6 yaşındaydım. Çapa Diş Fakültesi'ne çürük dişlerimi yaptırmak için gidiyorduk babaannemle. Her fırsatta ona da uğruyorduk. Bu kızıl saçlı, yüzü çillerle kaplı hoş kadın bende hep bir merak uyandırıyordu. Dönüş yolunda babaannem anlatıyordu. "Çok önemli işler yapıyor" diyordu. "Cüzzam diye kötü bir hastalık var, onu tedavi etmek için uğraşıyor." Bugün aynı kızıl saçlı kadın, Siirt'in Eruh kazasına Ferhat Şenatalar diye birini kazandırmış. Her gün arayarak, "Hadi Ferhat Bey, ne yapıyoruz" diyerek. Şöyle yazmış Aydınlığa Koşan Küçük Kızlar kitapçığının başına: "Çoğu kez kendilerini aydın olarak görenler kendi küçük dünyalarını yaratır ve her şeyden soyutlanırlar. Sanki dünya onların etrafında dönmektedir ve her şey yanlıştır, yetersizdir. Bunları yazar, söyler ve surat asarlar. Koşuşturanlara da alaylı bir gülümsemeyle bakıp inciler dökerler: Sana mı kalmış bu dünyayı değiştirmek? Devlet yapsın yapacağını senin esas amacın ne bu koşuşturmada? Esas çıkarın ne anlayalım! Bir çözümün parçası olmanın biz ölümlülere verdiği doyum ve mutluluğu tatmak hepimiz için olası."
*** Ferhat Şenatalar'ın hikayesi 12. sayfada. Bugün Pazar, şöyle bir çevrenize, yaşam şartlarınıza bakın ve Siirt Eruh'taki kızları düşünün. Eminim siz de bir şeyler yapmak isteyeceksiniz. Türkan Saylan'da proje çok, inanın, onun enerjisi bitmez. Yeter ki "Ben buradayım, yardıma hazırım çok param yok ama bir şeyler yapabilirim" deyin. Mutlaka yapabileceğiniz bir şeyler vardır. Örneğin, Hakkari'de hayatında hiç kol saati bile görmemiş öğrencilere 20 tane kol saati hediye edin. Olmaz mı? Siz de karaya vurmuş bir deniz yıldızını tekrar denize atın. Ne olur? Kolunuz mu yorulur?
|