Kadınları taşlayarak mı öldürelim?
Amerika, Türkiye'de yükselen ABD karşıtı havadan Dışişleri Bakanı Rice vasıtasıyla şikayet edince, Türkiye de gündeme Abdullah Gül aracılığıyla NBC Televizyonu'ndaki "Batı Yakası" dizisini getirmişti. Dizi Türkiye'yi şeriatla yönetilen bir ülke gibi gösteriyordu. Dahası bir bölümde Türkiye'de bir kadın zinadan mahkum oluyor ve "taşlanarak" öldürülme cezasına çarptırılıyordu... Yani geleneksel dil ile "recm" cezasına...
*** Geçenlerde bir gazetenin ilk sayfasında NBC Televizyonu'nun özür dilediğini okudum. Hem televizyonun yönetim kurulu başkanı Jeff Zucker hem de dizinin yapımcısı John Wells, Türkiye'nin Washington Büyükelçisi Faruk Loğoğlu'na birer mektup yazmışlardı. Büyükelçi Loğoğlu'nun tepkisini ortaya koyan mektubuna yanıt veriyorlardı. Yanıtta NBC Televizyonu Yönetim Kurulu Başkanı Zucker, "Türkiye'de bir kadının zina suçundan taşlanarak ölüm cezasına çarptırılmasının yanlış bilgiden kaynaklandığını" belirtip özür diliyordu... ABD Dışişleri Bakanı Condollezza Rice bizim şikayetlerimize "Hollywood üzerinde etkimiz olsaydı Michael Moore'un 9/11 Fahrenheit'ını engellerdik" dese de bizim şikayetimiz çözüm aşamasına ulaşmıştı.
*** Bu haberin tam iki gün öncesinde, bu kez iç sayfalarda gene "recm" konusu vardı... Konu aynıydı ama aktörler değişmişti... Bu kez bir yanında Avrupa Birliği, diğer yanında Türkiye'nin de üyesi olduğu İslam Konferansı Örgütü vardı... Üstelik İslam Konferansı Örgütü'nün yeni genel sekreteri de bir Türk'tü... AB, uzun süredir şeriat kanunlarında yer alan recm cezasının uygulamasını şiddetle eleştiriyor... Tabii sadece AB değil tüm modern dünya böyle bir cezanın vahşetine karşı isyan ediyor.. Bilmem Nijerya'daki Emine Leval olayını hatırlıyor musunuz?
*** On iki kuzey eyaletinde recm cezası uygulanan Nijerya'da, bu cezaya çarptırılan Emine Leval için dünya ayağa kalkmıştı... Kadınlar, erkekler, sivil toplum, devletler hepsi bu cezanın durdurulması için sıraya girmişti. Nijerya, Emine Leval'in evlilik dışı doğan çocuğunun "sütten kesilmesi" ertesinde bu cezayı uygulamak için ısrar ediyordu... Sonra iş binbir zorlukla galiba tatlıya bağlandı...
*** İslam Kalkınma Örgütü, recm konusunda AB'ye hak vermeye yanaşmadı... Tam tersine bir bildiri yayınlayarak AB'nin "insanlık dışı" bulduğu recm uygulamasının ülkelerin "iç işi" olduğunu söyledi... Üstelik AB'yi de ülkelerin "iç işlerine" karışmakla suçladı... Bildiride Türkiye'nin de imzası yer aldı... Bu kez, Avrupa Konseyi bünyesindeki kadın örgütleri harekete geçti. Müzakere tarihi almış bir Türkiye'nin bu tür açıklamalara imza atmasını kınadılar.
*** AB süreci yeniden dalgalı sularda... Bu sürecin sağlıklı yürümesinin aslında en büyük güvencesi kadınlar olmalı... Üstelik uyum yasaları en çok kadın haklarını gözeten düzenlemeleri hayata soktu... Ankara henüz evrensel yaşamı içselleştirmiş görünmüyor... Bir yanda televizyon dizilerinde imaj düzeltmesi yaparken, öte yanda bu tür recm uygulamalarının ülkelerin "iç işi" olduğu görüşüne sahip çıkıyor... Saydam bir devlet ve toplum düzeni kadınlar tarafından istenirse buna kimse karşı koyamaz... Ama kadınlar sessiz kalırsa... O zaman kadın taşlamayı ülkelerin "iç işi" sayan erkeklerin sesi duyulur yalnızca...
|