|
|
|
|
|
32 yaşındaki ayakkabı kralı
|
|
Rahatlığıyla ünlenen Camper ayakkabılarının patronu Fluxa anlattı:.
"Dünyada bütün değerler yitiriliyor. Biz şaşaalı bir hayat yerine rahat ve basit bir yaşam iddiasındayız. K o ş m a , yürü felsefesiyle yola çıktık. Tüm dünyada mağazalarımız var.
Çiftçi ayakkabısıyla kral oldu
Onlar bir rüyanın kahramanları, yaratıcılığın dünya devlerinin tekelinde olmadığının kanıtı. Küçük bir kasabadan çıkan Camper'ın sahipleri mucizeyi anlattı.
Hayatımız babadan kalan ahlak kurallarını uygulamakla geçti. Bizim için para herşey demek değildir
Sürekli yanlış adımlar attık. Hata üzerine hata yaptık. Ama sonunda dev bir dünya markası yarattık
Hikaye öylesine ilginç ki, şaşırmamak mümkün değil. 1970 yılında, genç bir adam aile geleneği olan ayakkabıcılıkta şansını denemeye karar veriyor. 1887 yılında beri Mayorka'da deri ayakkabı üreten Fluxa ailesinin satış stratejisi o güne kadar "Küçük olsun ama benim olsun" misali. Büyükbabasının klasik deri ayakkabılarını son derece sıkıcı bulan genç Lorenzo, babasından borç istiyor. Diyor ki "Ayakkabıları renkli yapmak istiyorum, daha eğlenceli, daha işlevsel olmaları gerek". Babası o zamana kadar mimar olmak isteyen oğlundan aile geleneğini sürdüreceği bir proje duyduğu için heyecanlanıyor ve istediği miktarı borç olarak veriyor. Bugün dünyanın en rahat ayakkabısı olarak kabul edilen Camper işte böyle doğuyor. Genç Lorenzo yarattığı markaya kendi ismini bile vermiyor, Katalanca'da çiftçi anlamına gelen "Camper" diyor çizdiği modeller için. Bugün dünyanın en rahat ayakkabısının öyküsü dinlemek için Mayorka'dayım. Genç Lorenzo büyümüş, hayalini gerçekleştirmiş ve küçücük bir kasabadan çıkan yeni markasını dünyanın hemen hemen her ülkesinde satmaya başlamış. Şirketi bugün iki oğluna emanet. Biri kendi ismini taşıyan ve çocukluk hayali ayakkabıcı olmak olan 32 yaşındaki yakışıklı Lorenzo Fluxa. Şirketin otel ve restoran işleriyle ilgilenen küçük kardeşi Miguel ile kısa bir görüşmeden sonra Lorenzo ile buluşuyorum.
KOŞMA,YÜRÜ DİYOR Beraberce ayakkabıların üretildiği fabrikayı geziyoruz. Lorenzo son derece sevimli, mütevazı bir kişilik. Milyonlarca dolarlık bir şirketin hem sahibi hem de yöneticisi olmasına rağmen son derece basit bir hayat sürüyor. "Benim için önce ailem gelir" diyor. Dünyalar güzeli bir karısı, henüz yeni doğmuş Lorenzo isimli bir oğlu var. "Pek de yaratıcı değilsiniz üç nesil hepinizin ismi Lorenzo" diye takılıyorum ciddileşiyor "İnanın bizim için ismimizin devam etmesi çok önemli. Bu bir anlamda sahip olduğumuz değerlerin yitirilmemesi anlamına geliyor" Şirketin yıllardır sloganı olan "Koşma, yürü" cümlesini soruyorum. "Tamam" diyor "Ben de bu soruyu bekliyordum. Bu felsefenin bütün dünyada daha da yaygın olması lazım." Sonra? Sonra onu susturmak kolay olmuyor. "Aile şirketimiz tabii ki para kazanmak üzerine kurulu ama önemli olan para kazanmak değil iyi kalite sunmak. İyi iş yapmadan para kazanmanın kötü olduğu mantığıyla büyüdük biz. Koşmak hiçbir şeye dikkat etmeden, amacına ulaşmak için çabalamak demektir. Biz diyoruz ki yürüyün. Yürüyün çünkü yürürken göreceğiniz çok şey var. Kendi değerlerinizi, gelenek göreneklerinizi yitirmeyin. Mutlaka yaratıcı olun. Yaratıcılar yürüyenlerdir." Kendi kendime düşünüyorum, sahi fazla mı koşuyoruz biz, durup bakmıyor muyuz hayata?Lorenzo bir taraftan konuşuyor bir taraftan da bana etrafı gösteriyor. O sırada fabrika işçilerinden birinin doğum günü olduğunu öğreniyoruz. Pizza ve pastalarına eşlik ediyoruz. Lorenzo'yu işçilerle şakalaşırken seyrediyorum. "Gösteriş anlamsızdır" cümlesini sık sık kullanan kardeş Miguel ve "Hayatımız babamızdan öğrendiğimiz ahlak kurallarını uygulamakla geçti" diyen baba Lorenzo geliyor aklıma birden. Camper, küçücük bir kasabadan çıkıp dünya devleriyle aynı kulvarda yarışan bir ayakkabı markası. Adeta bir rüyanın gerçekleşmesi. Milliyetçiliğim kabarıyor birden. Niye bizim de böyle markalarımız olmasın, eksiği nedir ki Türklerin?
TÜRKİYE ÇOK ÖNEMLİ Japonya, Amerika, Avrupa, en çok nerelerde ayakkabı satıyorsunuz? Lorenzo "Avrupa ve Japonya" diye cevap veriyor. "Yunanistan en çok sattığımız ülkelerin başında geliyor. Yunanistan mağazalarından sonra Türkiye'yi ziyaret ettik. Müthiş bir potansiyel var ülkenizde. Öylesine bir potansiyel var ki niye şimdiye kadar pazara girmedik diye düşünmedik değil hani. En çok etkilendiğimiz ise sizin de değerlerinize düşkünlüğünüz oldu. Geleneklerinize bağlısınız." (Sonradan öğrendiğime göre baba Lorenzo ve oğulları üç kez İstanbul'u ziyaret etmişler. Kapalıçarşı esnafıyla uzun sohbetler etmişler. Şehrimizi neredeyse semt semt dolaşmışlar. Nerede mi kalmışlar? Four Seasons'da. Oteli anlata anlata bitiremiyorlar. Zaten sonrasında da İstanbul'da dört dükkan açmışlar.) Sahip çıkılan değerler, gelenekler, basit hayatlar... İyi güzel de... Ben pek ikna olmuyorum. Dünya devi olmak için başka stratejiler, yollar gereklidir. Nedir sırları?
Söz yine Lorenzo'da. "Hayatımız boyunca hiçbir zaman saldırgan bir reklam kampanyamız ya da vurucu bir satış stratejimiz olmadı. Biz tüketicinin basitliği, işlevselliği, ve rahatlığını ön plana aldık ve dedik ki 'Bu ayakkabılarda özgür, özel hissedeceksiniz ama en önemlisi kendiniz gibi olacaksınız başkası değil.' Galiba bu yaklaşım tuttu. Çünkü 35 yıldır aynı şeyleri söylüyoruz ve hala bizi seviyorlar galiba" Röportajlardan sonra Palma sokaklarında yürüyorum. Aklımda baba Lorenzo'nun sözleri. Sahiden de dediği gibi şans önemli değil midir? Çoğu insan şansı kendinin yarattığına inanır, gerçekten de şans yaratılabilir mi? Baba Lorenzo "Picasso'nun da dediği gibi, ilham çalışmaktan gelir" diyor. Pek de haksız değil aslında. 35 yıl önce renkli ve eğlenceli ayakkabıları yaratmaya karar verdiğinde dünyanın her yerini dolaşmış ama ilhamını yine kendi yaşadığı yerde bulmuş. Sürekli yanlış yaptığını anlatıyor. "Üst üste hatalar" diyor, "Sürekli yanlış adımlar attım. Sonra bir gün bu işi öğrendiğimi anladım. Bütün dünya İspanya'nın böylesine güçlü bir marka yaratacağına inanmak istemedi. Ama ilham küçücük bir kasabadan çıktı işte" "Büyük oynama büyük düşün, koşma yürü." Majorca'lı Fluxa ailesinin ilhamı bu olmuş. Ortaya da bütün dünyayı sallayan bir ayakkabı markası çıkmış. Üstelik sadece 35 yılda.
|
|
|
|
|
|
|
|
|