| |
İnternet ve Taliban...
Bizim orta öğrenimde, sınıflara çocukların yaşamakta olduğumuz gezegeni bir bütün olarak algılamasını sağlayacak olan dünya haritasını koymazlar. Bir türlü olgunlaşamayan erken milliyetçiliğin bir uzantısı olarak koca Türkiye haritası esas alınır. Halbuki Türkiye, dünyanın bir parçasıdır. Tersini düşünmek, tüm olup bitenlere Türkiye'yi yeryüzünde yalnızmış sanarak bakmak, bir mezra algılaması getirir. Yeryüzüne bir gezegende yaşadığımızı bilerek bakmak ile bulunduğumuz yerel coğrafyaya dünyadan kopuk bir odak alarak bakmak arasında, insan yaşamlarını da derinden etkileyecek büyük bir fark var. Evrensel ile yerel arasındaki fark her şeye damgasını vurduğu gibi, "gazete okumaya" da damgasını vurur. Hayatı Türkiye haritası gibi görenler, evrensel gelişmelerden ve özellikle dış politikadan kopuk hatta umursamaz yaşarlar. Olup biteni hep "iç gözlüklerle" değerlendirirler. Halbuki Türkiye sadece bu gezegenin bir parçası değil, hayatı şekillendirme açısından iç dinamikleri de zayıf bir ülkedir. Dış dalgalar buraları sanıldığından çok daha fazla ve derinden etkiler. Dış politikayı titizlikle izlemeden, Türkiye'deki iç siyaseti de anlamak olanaksızdır.
Dış politikanın güçlü aktörleri büyük devletler. Ancak onlardan da daha güçlü ve büyük bir güç var; tarihin temposu ve zamanın ruhu... Böyle olmasa Roma İmparatorluğu hâlâ yaşıyor olurdu. Yerkürede etkin olmak isteyen ya da kazasız belasız yaşamayı becerenler, öncelikle "zamanın ruhuna" iltifat ediyor. Tarihin temposunu yakalamaya özen gösteriyor. Bunu beceremeyenler, tarihin o döneminin en etkin gücü halindeki devletlerin terkisinde çalkalanıp duruyor. Türkiye'nin de şu sıralar ABD ile gittikçe büyüyen ve zorlaşan sorunları var. Türkiye'nin ABD ile ilişkilerindeki sorunu, tarihin temposu ve zamanın ruhunu doğru okumamasından kaynaklanmakta... Örneğin, gelecek elli yıl içinde nasıl bir dünya ve özellikle nasıl bir Ortadoğu tahayyül ettiğimize dahil hiçbir ciddi çalışma yok. Bu olmayınca, ABD ile ilişkiler günlük reflekslerle sınırlı kalıyor ve kimse kimseyi okuyamıyor. ABD ile mesafe açılınca da içerlerde siyasal deprem ihtimali büyüyor.
ABD'den daha büyük ve güçlü olan tarihin temposu ve zamanın ruhu bizlere, "sanayi devrimi"nden "sanayi-sonrası devrime" geçildiği sinyalini veriyor. Bu köklü dönüşüm sırasında ne dünya, ne de Ortadoğu aynı kalabilir. ABD, kendi silahçı ve petrolcülerinin çıkarları doğrultusunda avcılık yaparken, tarihsel dönüşümün de avı oluyor. Ortadoğu bu karmaşada bir daha eskiye dönmeyecek bir biçimde yeniden yapılanacak. Yapılanıyor da. Baksanıza Saddam yok ve Talabani Irak Cumhurbaşkanı. Ortadoğu'daki yeni düzenin iki çatışan unsuru var. Biri dünya düzeninin ürettiği bilgisayarlar. Diğeri bölgenin ürettiği diktatörlükler, aşiretler, Taliban. Belli ki gelen çağın özü internetle Taliban'ı bir arada bulundurmayacak. Temel tercihi buna göre yapmak gerek.
Türkiye dış politikasına yön veren siyasal kadrolar böyle bir okuma yerine, ABD'nin süper güç olduğunu unutmak isteyen huzursuz bir refleks içinde gibiler. Halbuki tarihi iyi okuyunca, ABD yönetiminin insanı öfkelendiren tutumlarına çok daha tutarlı ve soğukkanlı eleştiri ve katkı yapılabilir. ABD hayranı olmak gerekmiyor ama diktatörlük destekçisi olmak da gerekmiyor. Söylenmeye dönen sinirli bir huzursuzluk bizleri internet cephesinden ayırma riskini de çoğaltıyor. İçe kapalı rejimlere yönelik, kültürel özelliklere evrensel değerlerden daha fazla vurgu yapan, halkların geleceğine değil mevcut yönetimlere destek veren garip bir durum oluşuyor. Dış politika en belirgin unsur. Türkiye'nin bu yılını da, bu ilişkilerdeki okuma kabiliyeti belirleyecek. Siz içerlere bakarken dışardan tsunami dalgalarının gelip size çarpmasını istemiyorsanız, Türkiye coğrafyası kadar dünya haritasına da bakın.
|