|
|
|
|
|
Şarap hiç konserve kutusunda içilir mi?
|
|
Georg Riedel son 30 yıldır hangi şarabın, hangi kadehle içilmesi gerektiğine o kadar kafa yordu ki! Malum, dilimizin her bölümünün ayrı ayrı algıladığı tatlar var. İşte bu kadehlerin formu ve hacmi bu işe yarıyor.
Almanya-Avusturya sınırında bir yerdeyiz. Burası efsane Kral II. Ludwig'in "Arka bahçesi". Küçük bir turistik tesisin lokantasında toplanmış 20-30 kişi. Neredeyse her milletten birisi. Öyle bir ciddiyet, öyle bir konsantrasyon ki bir ruhani ayindeyiz sanırsınız. Heinz Winkler yaptığı yemeği anlatıyor. Münih'in Tantris Lokantası'nın eski aşçısı. Fransız. Gault Millau'dan 20 üzerinden 19.5 gibi imkansız bir not" almış nadir isimlerden. Asabi mizacı hemen okunan tiplerden. İstisnai bir başarı ile biten yemekten sonra bile tam rahatlamamış. Sağa sola, kendi ekibine teftiş nazarları atıyor. Tebrik faslı, şudur budur derken masalar temizleniyor. Yemek sonrası kahveye eşlik edecek bir konuşmacı var. Winkler gibi o da bu coğrafyanın çocuğu. Dünya gastronomisine Habsburg çıkartması. Ortaya getirilen kürsüye bu kez aşçıbaşının tam zıddı, belli ki nasıl gözüktüğüne epey kafa yoran bir adam geliyor. Georg Riedel o gün orada olan herkesin hayatında özel birisi. Şarap içenlerin tümü için onun ürettiği kadehlerin hadi tam tamına söyleyelim, neredeyse sihirli bir etkisi var.
RAKİBİ YOK "Avusturyalı", konuşmasına başlıyor. Aramızda şarapçılar da var. Üstelik önemlileri. Onlar tabii ki Riedel'le tanışıyorlar: Birbirleri ile ilgili heves ve niyetleri var. "Avusturyalı" onların şarapları için kadeh yapmak istiyor. Onlar kayıtsız değil. Hiç kuşkusuz şaraplarının özel kadehleri olsun istiyorlar. "Avusturyalı" önce şarap dünyasında neler olup bittiğini anlatıyor. Bir ufuk turu. Sakin, ölçülü, dengeli bir konuşmacı. Ardından sıra Riedel ve şarap ilişkisine geliyor. Kendinden fevkalade emin, şirketini ortaya atmaksızın teorik bir ilişkiyi tarif eder gibi, sanki. Elbette konuşmasının sonuna doğru, "Bakın" diyor, "zaten rakibimiz yok". Çok da haksız sayılmaz. Riedel özellikle son 30 yıldır, hangi şarabın, hangi kadehle içilmesi gerektiğine o kadar kafa yordu ki! Ama durun daha oralara gitmeden o günkü seansı tamamlamalıyız.
ŞARAP DEĞİŞTİRİYOR Konuşma bitiyor. Ama bitmiyor. Georg Riedel anlattıklarının mütemmim cüzü olarak bir de tadım hazırlatmış. Böylelikle hepimiz konuşulanların üstünden geçeceğiz: Herkes Avusturya'lı kristalciye onay verecek. Önümüze muhtelif ebad ve formda kadehler geliyor. Bir de label'siz bir şişe. Yani bu "blind tasting"de ne tattığımızı bilmiyor olacağız. Tadım başlıyor... Gerçekten de servis olunan şarap kadehten kadehe geçtikçe kılıktan kılığa giriyor. Etkiler arasında farklar dağlar kadar. Herneyse sonunda meçhul şarabın doğru kadehini buluyoruz. "Peki" diyor, Riedel. "Bu içtiğimiz nedir, bilen var mı?" Benim masada üç kişi daha var. Birisi şöhretli bir İspanyol, Falco Y. Fernandez de Cordova. Kendisi Marquis de Grinon şaraplarının da sahibi bir aristokrat. Bakışıyoruz... Ben bu şarabı iyice biliyorum. Robert Mondavi Cabernet Sauvignon Reserve. Marki de kanaat beyan ediyor. Böylelikle rekolteyi de teyid ediyoruz: 97! Georg Riedel'in keyfine diyecek yok. Benim de. Tabii ki ödülü Marki'ye bırakıyorum. Avrupa Topluluğu Üyesi olmuş olabiliriz. Ama biz mükrim doğulularız! Peki, nereden hatırladık bütün bu II Ludwig sefahatini? Onu da söyleyelim: Geçen hafta Seyid Karagözoğlu aradı: "Riedel'in Avrupa Yöneticisi G. Haidu geliyor. Birlikte şarap tatmak istiyor" diye, davet etti. Bir deniz motoruna atlayıp yeni açılan Ajıa Oteli'ne gittik.
|
|
|
|
|
|
|
|
|