|
Londra'da elim kayıp
|
|
Öyle sanıyorum, altı yedi yıl oluyor. "Anadolu'nun mantarlar açısından cennet olduğunu" anlatan bir yazı yayınladım. Ne mantarlar var, hangisine nerede rastlanır, hangi mevsimin işidir, bulacağınız mantara nasıl muamele edilir, bu minval giden bir öykü. Unutmadan, biz Türkler mantar nedir bilmiyor, tanımıyoruz. Her sene mevsimi gelip çatınca dünya kadar insanımız ziyan olup gidiyor. Ne diye? Çünkü eğitim sistemimiz hayata dönük değil. Her birimize sineklerin iç organlarını bile öğretirler. Ama ya zehirli zehirsiz mantarı ayırdetmeyi?.. İşte biraz da bunun tesiri ile biz Türkler mantar yemekten ürkeriz. Peki ne olmakta bulduklarımız? İşin bu kısmı parlak: Neredeyse Avrupa'nın en önemli mantar tedarikçisi bizim vatandaşlarımız olmuş haldedir. İşte yazı böyle bitmekte. Yazı mutad, bir pazar günü yayınlandı. Aman efendim, okuyucu ile bir kucaklaşma... Çoğu aynı noktada yoğunlaşıyor. Benimle ortak olmak istiyorlar. O zamanlar faksla yolladığımız yazıyı bilgisayara geçen arkadaşımız, mantarın kilo fiyatı olarak verdiğimiz rakamı, tanesinin ederi olarak ilan etmiş. Bir adet morel mantarının bugünkü rakamla (farz-ı misal) 250 YTL ettiğini öğrenen ne kadar civan var ise benimle ortak olmak istediydi. Peki diyeceksiniz, nereden çıktı bu "eski zaman hikayesi"? Onu da anlatalım. Bir arkadaşımız var, Silvena Rowe. The Guardian'ın yemek yazarı. Eğlenceli bir hikaye anlattı. Hatta gazetelere düştü. Belki de gördünüz 850 gramlık beyaz trüf mantarını. Her şey şöyle başlıyor: Geçtiğimiz geç sonbahar, Floransa yakınlarındaki San Miniato kasabasındaki bir çiftçi 850 gramlık bir beyaz trüf buluyor. Adama milli şöhret muamalesi yapılmaya başlanıyor. Malum fiyat üzerinden mantarı satın alan "International Auction of the Tuscan Truffle" teşkilatı bunu bir hayır müzayedesine çıkarıyor. Londra'da mühim "Zafferano" lokantasının sahibi Enzo Cassini'de balıklama bu müzayedeye atlıyor. Cassini çoğu lokantasının müdavimlerinden oluşan 200 kişiyi hayır oturumuna çağırıyor: M. Jagger, P. McCartney, Chelsea FC'nin sahibi R. Abramowitsch, G. Paltrow. Ve nihayet S. Ferguson da icabet ediyor. Skandallar Düşesi, Children in Crisis Vakfı için bir tahsilat yapmak üzere orada. Michelin yıldızı bile bulunan 32 yaşındaki aşçı Needham trüf'ün bolca kullanıldığı bir menü hazırlamıştır. Salonda kurulu bir sistemle New York'ta da zikr halinde bulunan trüf severler M. Gibson, Bono, S. Stone ile de an be an bağlantı halindedirler. Uzun lafın kısası, malum mantarın müzayede fiyatı 52 bin USD'yi bulur. Herkes çok mutludur. Mantar Londra'ya, Zafferano Lokantası'na ulaşır. Bütün gazeteler trüf'ü okuyucularına tarif ederler. Alakalı alakasız ama çok meraklı herkes mantarı görmek, ellemek, koklamak istemektedir. Lokantanın sahibi mantar için bir mahal yaptırır. Ne var ki aradan dört gün geçince mantar iğrenç kokan koyu sıvı bir hale dönüşür. Artık yenilemeyeceği de açıktır. Ama lokanta sahibi bir süre daha gazetecileri yalanla oyalar: "Mantarı merak etmeyin, dolapta, şudur, budur." O arada lokanta, aşçı ve mantar hakkında sayısız haber ve yazı yayınlanmaktadır. Ama kimsenin artık mantarın kendisiyle ilgilenmediğini de farkeden lokanta sahibi, önce aşçının bahçesine gömdüğünü söylediği mantarı bu kez gerçekten, yerine seneye yenisi çıkacak ümidi ile Toscana'da ilk bulunduğu yere defneder. Elbette BBC de oradadır. Nasıl, her mantar denildiğinde hoplamakta haksız mıyım?
|