|
|
|
|
|
Monet'nin sofrası
|
|
Zürih sadece nizam ve intizam kenti değil. Turizmde nelerin yapılabildiğini de gösteriyor. Monet'nin Bahçeleri sergisi ise kültür turizmi için iyi bir örnek.
Geçenlerde "turizmimizin sayısal patlaması" hakkında dramatik bir tahlil okudum. Esasen bilmesi gerekenlerin çoğu bu fotoğrafı biliyor. Birilerini kızdırmamak saiki ile görmemiş gibi yapıyor... Özetin özeti şu: "99 euroya, uçakla Antalya'ya yarım pansiyon turlar varmış. Her şey dahil!" Nasıl yani demeyin! Geri dönerek konaklama ve servis standartlarına bakıyor uzmanımız. Evet, acıklı. Peki ama, nasıl olabilirdi ki? "Turist sayısı şu oldu, bu oldu" diye caka satanlara dönüp sormak lazım, "Adam başı ne harcıyorlar? Ya da paralı turistlere el atmak için ne yapıyoruz?" Bakın el alem neler yapıyor... Üstelik "İhtiyacım var, yok" demeden. Geçtiğimiz hafta Zürih'e gittik. Tamam, İsviçre meşhur tarifle "tren ve tramvayların ilan olunan saat ve dakikada gelip gitmediği hallerde hükümetin şiddetle telin edildiği" ülkedir. Ama Zürih'i bundan ibaret sanırsanız, sadece haksızlık etmiş olmakla kalmayıp kendinize yazık da edersiniz. Neden mi? Anlatalım. Zürih alışılmış turizm kulvarında neler yapılabileceğinin dersi gibidir. Gelen turist nasıl çeşitlendirilebilir? Kim para harcar? Bir kere kültür turizmi müşterileri para harcıyor. Gastronomi meraklıları da kuruşları saymayanlardan.
GÜZEL DÖNEM İsviçre'nin en iyi müzelerinden birisi Zürih'deki Kunsthaus'tur. Dünyanın en geniş Giacometti ve Edward Munch Kolleksiyonları da Kunsthaus'tadır. Her iddialı müze gibi meraklıların celbolunduğu "iri hacim ve temalı" sergiler açar. Geçtiğimiz senenin en fiyakalısı "Monet's Garden" (ressam Monet'nin Bahçeleri) idi. Sergi 27 Şubat 2005'e dek açık. Bu sergiyi gidip görmek azmim tam bile olsa bir türlü işin sağını solunu kavuşturup arzuma nail olamıyor idim. Swissair'in bir toplantısı vesile oldu. Akşam yemeği öncesi Zürih'e inip, otele yerleştik; Hotel Eden Au Lac. Otel geçen yüzyıl başı fotoğrafı gibi. İki yıl oluyor. "Seyahat edin de Belle Epoque'un İsviçre'deki eserlerini görün" temalı bir sergi orada idi. 1870'ten 1914'e dek burjuvazinin tatlı hayatını sosyal tarihçiler "belle epoque" diye adlandırır. Yani "güzel dönem". Belki de son "güzel dönem" budur? Kimse ne olup bittiğine bakmaksızın kendinden menkul bir masumiyetle her dilediğini yapıyor, "19. yüzyıl burjuvazisinin hayatını" her anlamda sergiliyordu. Peki ne idi bu hayatın özellikleri? Paraya olan tutku, güvenlik, gelenek, temizlik, aile, sorumluluk, tabiatla iç içe olmak! Sanki birisi Zürih'i anlatır gibi değil mi? Ne zaman Gustave Flaubert'in "Burjuvadan nefret, aklın başıdır" lafı egemen oldu, Zürih dünyanın en demode şehirlerinden biri olarak kaldı. Ta ki, günümüz dünyası burjuvazi değerleri ile tarif olunan şehrin iç dünyasında "yarar" özelliklere yeniden sahip çıkana dek... "Peki ama nereden çıktı bu burjuvazi, belle epoque? Tam Monet'den söz edecektik" diyeceksiniz... İyi ya. Claude Monet tam bu dönemin ressamı. 1840'ta doğmuş, 1926'da ölmüş. İşte bu dönemin en önemli temsilcisinin bahçe resimleri şimdi Zürih'te muhteşem bir sergi oluşturuyor. Monet'ye olan ilgim sadece "onun resimlerinden" kaynaklanıyor da sanılmasın. Claude Monet'nin torunu tarafından hazırlanan kitapta ressamın sofrasında yenilenler de yer alıyor. Tarifler çağdaş Fransız mutfağının vedeti Joel Robuchon tarafından redakte edilmiş. Fotoğraflar baştan çıkarıcı... İşte size çeşitlendirilmiş bir İsviçre seferi, üstelik de sadece 20 saatlik. Sürprizi yok diyenler, daha ne olsun?
|
|
|
|
|
|
|
|
|