Cennet bahçeleri
Eskilerin deyimiyle üniversiteye "intisabımda" büyük yardımlarını gördüğüm Prof. Dr. Işıl Akbaygil'in yılların emeği ile var ettiği Kuruçeşme'deki "İznik Eğitim ve Öğretim Vakfı"na uğradım... İznik çinilerini dünyaya tanıtmak için nasıl çabaladığını bildiğimden, o sürecin merhalelerini de bana kısaca bir daha hatırlattı... Çıkarken de Türkiye İş Bankası Yayınları'ndan çıkmış "Tarih Boyunca İznik" başlıklı iki, çok nitelikli kocaman kitap hediye etti... Biri Türkçe, diğeri onun İngilizce tercümesi idi...
***
"Tarih Boyunca İznik" adlı kitabı okumayı geçen gün bitirdim... Aslında bu, İznik Eğitim ve Öğretim Vakfı'nın Türkiye İş Bankası sponsorluğunda 2000 yılında düzenlediği ve dünyanın dört bir yanından gelen bilimadamlarının da katıldığı "I. Uluslararası İznik/ Nicae Sempozyumu"na sunulan bildirilerin toplamıydı. Işıl Akbaygil, önsözde, İznik'in tarihsel ve kültürel boyutunun önemini vurguluyordu: "Geçmişi milattan önceye dayanan ve Osmanlı devrinde 'Bilginler Kenti' olarak anılan İznik, iki Ökümenlik Konsil'i ağırlamak ve İznik çinisi üretimi gibi dünya ve ülkemiz kültür tarihi bakımından son derce önemli olaylara ev sahipliği yapmış, Metochites'in dediği gibi 'cennet bahçeleriyle çevrili', Evliya Çelebi'nin dediği gibi 'beş mevsime sahip' olağanüstü özelliklere sahip bir kenttir."
***
Sempozyumdaki bildiriler de bu amacı teyit etmekteydi. Zaten "Tarih Boyunca İznik" adlı eser, kentin özel anı defteri gibiydi... Yaşadığı her dönemi bulmak ve öğrenmek mümkündü.... "Hellenistik ve Roma dönemlerinde İznik" ile başlıyordunuz... Tabii o zamanlarki adı Nikaia idi... Sonra adım adım devam ediyordunuz. Nikaia'nın bin ile bin dörtyüz yılları arasındaki dönemi...
***
Bin yılında okuma-yazma bilenlerin toplam nüfusun yüzde 4'üymüş. İki bin yılında bu oran yüzde seksen beşe ulaşmış durumda... O zaman hız denince akla hayvanların sürati gelirmiş... Bugün ise hız en etkin vasfımız... Acaba üç bin yılında dünya nasıl olacak?
***
Tabii bunu düşünürken insan İznik'i de düşünüyor... Halil İnalcık, 2000 yılındaki uluslararası sempozyumda, İznik'i almak için Osman Gazi'nin Bizans ile mücadelesini uzun uzun ve çok ayrıntılı biçimde anlatmış... Şimdiki İznik'in tarihsel zilliyetinin bizlere geçişinin macerasını neredeyse yaşıyorsunuz... Zaten Osman Gazi, İznik Zaferi ertesi Bizans'ın ikinci büyük kenti olan Bursa'ya yürümüş... Tarihler o sıralarda 1305'i göstermekte...
***
İznik'in maceraları ve o maceralardan elde ettiği tarihsel birikimler bitmiyor... Bunların hepsinin dökümünü bir arada görüyorsunuz... Osmanlı mimarisi de var, İznik Bakire Meryem Dormisyon Kilisesi de... Hani geçenlerde Jacques Chirac "Hepimiz Bizans'ın çocuklarıyız" dedi ya, sanki bunun somut bir kültürel örneği İznik...
***
Türkiye'de altı kişiye bir kitap düştüğü için "kültür ve tarih bilincinden" yana nasibimiz iyice kapalı... Açmaya çalışanlara ise destek yok... Halbuki, İznik Vakfı çok önemli bir iş yapmış, İznik'i ve İznik çinilerini yeniden Türkiye'ye ve dünyaya hatırlatmış... Çini konusunun nasıl cilveli bir içeriğe sahip olduğunu da, dünyadaki süreci dinleyince öğreniyorsunuz... Çinilerin kimliğini belirleyen boyalara okyanustaki bir yosunun katkısını araştıran Princeton Üniversitesi'nden bir bilimadamının gayretini dinlemek, sizi günün tozundan toprağından arıtıyor. Işıl Akbaygil bunun Türkiye'deki misyoneri... Toplumsal eksikliklerimizi gidermeye çabalayanlara bir teşekkürü fazla görmemeli. Bu yazı o teşekkür içindir.
|