"Yoksuluz gecelerimiz çok kısa"
Geçen gün Refik Durbaş'ın sütununda Cemal Süreya Şiir Yarışması'nın sonuçları vardı. Kazananlara ödülleri Süreya'nın ölüm yıldönümü olan 9 Ocak'ta verilecekti. Bu haberi okurken birden Cemal Süreya'yı özledim. Kalkıp onunla ilgili yazdığım bir yazıyı buldum. Yaklaşık on yıl önce yazdığım bu yazıyı izninizle sizinle de paylaşmak istiyorum.
Eylem, anlatımı aşar ve bir şair ölür. Yaşam özetlenebilir mi ki, ölüm anlatılsın? "Cemal Süreya Seber. Şair ve yazar. Doğumu 1931, Erzincan-Ölümü 1990, İstanbul." Doğumu ile ölümü arasındaki 59 yıllık bir minnacık suskunluk çizgisi mi Cemal Süreya'yı anlatacak? Cemal Süreya'nın doğumunu anlatsa anlatsa, ilk kitabı Üvercinka'daki ilk şiiri belki anlatabilir: "Kırmızı bir kuştur soluğum Kumral göklerinde saçlarının Seni kucağıma alıyorum Tarifsiz uzuyor bacakların Kırmızı bir at oluyor soluğum Yüzümün yanmasından anlıyorum Yoksuluz gecelerimiz çok kısa Dört nala sevişmek lazım" Tarihler 1957'dir. "Kısacık geceleri" için yoksulluğuna hayıflanan 26 yaşında bir şair doğmuştur.
Dört nala sevişerek, geceler uzasa da, ömür pek uzamıyor galiba. Cemal Süreya 1990 Ocak'ında "Yeni Yaprak" dergisine son şiirini yazar:
ÜSTÜ KALSIN ölüyorum Tanrım bu da oldu işte her ölüm erken ölümdür biliyorum Tanrım ama ayrıca aldığın şu hayat fena değildir üstü kalsın 26 yaşında "gecelerin yoksulu" olarak doğan Cemal Süreya 1990'da, Faruk Şüyün'ün deyişiyle "geri kalan ömrünü bahşiş bırakarak" ölmeye karar verir.
Cemal Süreya yazdığı son yazıda "Şiirin asıl varlığının hayatın yansısı olduğu sanısındayım" diyordu. Cemal Süreya "şiirin hayatın yansıması" olduğunu söylese de, her şiir, şair karşısında kısa kalan yaşamın bir öyküsüdür. Yoksa neden, 22 yaşında "Büyük bir ihtimalle ölmüştük Şehir kan kıyametti ayaklarımızda Gökyüzünü katlayıp bir köşeye koymuştuk" diye yazsın. Yoksa, neden "Ben uzun minareliyimdir doğma büyüme Ne yapıp yapıp denizi görmek isterim" desin.
"Uzun minarelisindir, denizi görürsün" ama sonra bir yer gelir o da yetmez olur. Keşke yetse... Yetse Cemal Süreya şair olmaz. Oldu, aşağıdaki "Denizsizlik" şiirini yazmaz: "Ben hayalet miyim kim bilir belki de öyleyimdir Yani Kilyos açıklarında ıssız bir adam peki nasıl yapıyorlar da onca çoğalıyorlar Bütün tavşanlar homoseksüeldir sülalesinden."
26 yaşında "yoksuluz gecelerimiz çok kısa" diyen bir şairin, 60'ın da "üstü kalsın" diyerek çekip gitmesinde anlaşılması zor bir sihirli trajedi var. Cemal Süreya'nın aşağıdaki şiirinin bile, bu anlaşılmaz trajediyi çözebileceğinden emin değilim: "Oysa bir bardak su yetiyordu saçlarını ıslatmaya Bir dilim ekmeğin bir iki zeytinin başınaydı doymamız Seni bir kere öpsem ikinin hatırı kalıyordu İki kere öpeyim desem üçün boynu bükük Yüzünün bitip vücudunun başladığı yerde Memelerin vardı memelerin kahramandı sonra Sonrası iyilik güzellik."
|