|
|
|
|
|
'Tabandan gelen tek lider benim'
|
|
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, İETT'te çalıştığı günleri hiç unutamıyor: "Orası hem ufkumu genişletti hem de siyasete hazırladı" diyor.
İETT'deki takım kaptanlığınızı, başbakanlığa giden yolun açılışı sayabilir miyiz?.. Önderlik, takıma kaptanlık etmek? İl gençlik kolları, ilçe yönetim, il yönetim kurulu başkanlığı... Dikkat ederseniz bu merdivenleri teker teker çıkıp gelen bir siyasi lider yok... Biz bu noktaya, dokuna dokuna geldik. Gelenlerin hepsi, bakıyorsunuz yukarıdan geliyor. Hemen partisini kuruyor veya bir yerlerden transfer oluyor... Yani bu şekilde genel başkan oluyor. Bilemiyorum Deniz Bey'in geçmişinde 'gençlik kolu' var mı? Belki gençlik hareketlerinin içinde bulunmuştur. Ama ben parti gençlik kollarından buraya geldim, böyle bir geçmişim var.
BİRBİRİMİZİ TANIRDIK
* Sosyal aktivitelerde, mahallede, yani Kasımpaşa'da da öncülük vasfınız öne çıkıyor.. Tüm sosyal aktivitelerin içinde bulunurdum. O zamanlar semtte birbirimizi tanıyorduk. Bir yardımlaşma ve paylaşım söz konusuydu. Maalesef şimdi bunları görememenin hüznünü yaşıyoruz. Bunu yeniden kazanmamız, özellikle Türk toplumunun muhafazakârlığı açısından zannediyorum ki çok önemli. Bakın Batı bu noktada bana göre çok ciddi kayıpta. Asfalt sokakların bulunmadığı günlerde oynarken çamura bulandığınız zamanlarda, yani kirlendiğimizde karşı komşu alır sizi yıkar, temizler, sonra tekrar sokağa bırakırdı. Benim annem karşı komşumuzun çocuğunu alır, yıkar ve temizlerdi.. Böyle bir dayanışma, sevgi, hakikaten sonsuz denilecek noktadaydı.
* Bir de hoşgörü boyutunu sormak istiyoruz... Konuştuğumuz birçok insan arasında farklı siyasal eğilimler hâkimdi. Fakat hepsi, İETT içinde kendini rahatça ifade şansını bulmuş. Bu nasıl oluyordu?
İSTANBUL'A YAKIŞMIYOR Karşılıklı saygı çok daha farklıydı İETT'de... 12 Eylül'e yaklaşan Türkiye'de sokak hadiseleri aşırı derecedeydi. Fakat İETT camiası içinde de o zaman sendikacılık çok ciddi boyutlardaydı. Şu andaki sendikal hareketlerde ise olgunluk var. Dünyadaki sendikacılık anlayışı farklı şekilde gelişiyor. O zaman sendikacılık anlayışı yok. Ben inanıyorum ki, o dönemi yaşayanlar bile şimdi, "Ya biz o zamanlar ne yapıyorduk" sorusunu kendilerine soruyordur. O dönemde halkın arasında da İstanbul'un kendine has bir özelliği bulunuyordu. Bu 'İstanbul efendiliği' olayıydı.
* İETT'ye 'torpil' geçtiniz mi? İETT'ye torpil geçmenin en önemli sınavı, 500 Mercedes otobüs almamdı... Eski otobüsleri İETT'ye yakıştıramıyordum doğrusu. Hepsi dökülüyor, arkadan simsiyah mazot dumanları çıkarıyordu. "Bir an önce bizim çevre dostu otobüslere geçmemiz lazım" dedim. Bunun yanında İETT'ye yönelik yaygın bir servis anlayışını getirdik. Halkımızın duraklara, istasyonlara süratle ulaşabilmesini sağladık ki, bu atölye ve garajların yapımı İstanbul'da bizim dönemimizde çok yaygın oldu. Şimdi o dönemdeki genel müdürüm yine görevde. Öyle zannediyorum İETT şimdi çok daha farklı yatırımların içine girmeye hazırlanıyor. Çünkü çok eskiyen, hizmette hakikaten sıkıntı yaratan otobüsler var. Bunlar İstanbul'a yakışmıyor, bunları İstanbul'dan bir an önce çıkarmak gerekir.
GELECEĞE HAZIRLANDIM
* Dönüp baktığınızda o günlerin size katkısı nedir? Spor noktasındaki çalışmamı orada devam ettirdim... Siyasette beni bir yerde orası finanse etti; aldığım maaşla az da olsa... Hayatı bir defa orada kazanarak yaşadım. Bu bana bir ufuk kazandırdı. Bir de oradaki çalışmayla, mesela o kantin çalışmalarıyla, 'halkımla nasıl bir kurum çalışması yapılabilir,' sorusunun cevabını bulma imkanımız oldu. Tabii bir de geleceğe orada hazırlandım. İki çocuğum orada çalıştığım süreçte büyüdü. Oradan kazandığımla, ekmeği temin ettim. Ondan sonraki üçüncü ve dördüncü çocuklarım da özel sektörde olduğum döneme rastladı.
|
|
|
|
|
|
|
|
|