Başbakan'ın ruh hali
Son günlerde Ankara'da en merak edilen konu, 17 Aralık AB zirvesindeki son taslağın ne dediği değil; o taslaklara bakıp Türkiye'yle ilgili tarihi kararı verecek Başbakan Tayyip Erdoğan'ın "ruh hali." Bu hafta Başbakan'la görüşen yabancı bir diplomat, "Bence hâlâ bir anlaşmaya varmak istiyor. Ama önüne iyi bir anlaşma çıkmazsa hayır demeye de hazırlanıyor" diyor. Başbakan'la görüşen bir diğer Batılı diplomat ise "Çevresindekilerin istemediği gibi bir metin çıkarsa masaya vurup hayır demesi yolunda telkinde bulunmasından korkuyoruz. Zira o durumda da kahraman olacak. Ama Türkiye için uzun dönemde kötü olur" diyor. Dün Başbakan Erdoğan'ın verdiği öğle yemeğine katılan AB büyükelçileri de laf arasında Başbakan'a "duygusal" olmaması gerektiğini belirterek "En iyi anlaşma, kimseyi memnun etmeyen anlaşmadır. Her şeyin istediğiniz gibi olacağını sanmayın" mesajını veriyor. Gerçekten de Ankara ve Avrupa başkentleri, Başbakan'ın ruh haline kilitlendi. Tayyip Erdoğan 16 Aralık gecesi önüne istemediği veya kabul edemeyeceği bir metin sunulursa, masayı terk edebilir mi? Erdoğan'ın "Kasımpaşalı" damarı tutar mı? Sahi Başbakan nasıl bir ruh haliyle gidiyor tarihi zirveye? Tüm bu sorular yerinde. Çünkü yakın çevresi ve son günlerde görüştüğü yabancı diplomatlara göre, "Başbakan sertleşiyor." AB büyükelçilerine verdiği yemekte ettiği "Ne iskonto ne zam istiyoruz. Bizim tek isteğimiz etiket fiyatını ödemek" sözünün bir diğer anlamı "Malı satmak istemiyorsanız biz de almayız." Tayyip Erdoğan dün önüne konan 17 Aralık zirve taslağının son şeklinden ve Fransa'nın bastırmasıyla hâlâ gündemde olan "imtiyazlı ortaklık" imasından rahatsızdı. Özel sohbetlerde AB'ye içerlediği ve Türkiye'yi "aşağılayacak" bir anlaşmayı kabul etmeyeceğini söyleyen Başbakan'ın "kabul edilemez" bulduğu unsurların başında liderler zirvesinde yazılacak "Müzakereler başarısız olursa Türkiye'nin AB'ye bağlanması için alternatif çözümler bulunması" ifadesi var. "İmtiyazlı ortaklık" seçeneğini ima eden paragraf, Erdoğan tarafından "Türkiye'ye hakaret" sayılıyor. İç politika açısından da kamuoyuna anlatamayacağı bir unsur. Başbakan ayrıca müzakerelerin "ucu açık" olduğu ifadesine, Kıbrıs'la ilgili ek protokolün imzalanmasının dayatılmasından ve Türkler'in serbest dolaşımını imkânsızlaştıran "kalıcı korumalar"a da karşı çıkıyor. Dün Başbakanlık ve Dışişleri Bakanlığı'na gelen son metinlerde, "kalıcı korumalar" bölümü Türkiye paragrafından çıkarılarak "AB genişlemesi"yle ilgili genel paragrafa kondu. Buna karşın Erdoğan bu ifadelerin hâlâ Türkiye'yi ima ettiği bilinciyle AB'nin adil davranmadığını söylüyor. Başbakan Erdoğan'la son günlerde görüşenler, AB tarafından "haksızlığa uğradığı" duygusunun iyice yerleşmekte olduğunun altını çiziyor. Üst düzey bir Batılı diplomat, "Erdoğan, Kıbrıs'ı tanımayacaklarını ve Türkiye'nin üzerine düşeni yaptığını söylemekte son derece haklı. Metni düzenleyen Hollanda'nın yalnız Papadopulos'u değil Ankara'yı da tatmin etmesi lazım" dedi. Yakın çevresine göre Erdoğan "Türkiye'yi bu noktaya getirirken çok risk aldığını, buna karşın son dakikada önüne konanların adil olmadığını" düşünüyor. Başbakan özel sohbetlerde yansıttığı hayal kırıklığını, dün AKP grup toplantısında da yansıttı. Erdoğan, son günlerde hem AB büyükelçileri hem de pazartesi akşamı buluştuğu ABD büyükelçisi Eric Edelman'a Avrupa'dan beklentilerini ve kırmızı çizgilerini net bir dille anlattı. Avrupalı temsilciler Erdoğan'dan şikâyetlerini "öncelik sırasına koymasını" istediler. Başbakan ve Dışişleri ise taslaklarla ilgili tüm şikâyetlerinin kritik olduğunu belirterek bu tarz bir sıralamaya girmeyi reddetti. Yakın çevresi ve Erdoğan'la görüşen diplomatlara göre, Başbakan Avrupa'nın tavrından "hayal kırıklığı" duyuyor ve önüne adil bir anlaşma gelmezse "masadan kalkmaya hazır."
|