Gündemde Türkiye Var
İtalyan radyo ve televizyonları AB'nin müzakere tarihi yaklaşırken Türkiye'ye ilgisini artırdı
Türkiye'nin AB'den müzakere tarihini alacağı 17 Aralık yaklaşırken, Roma'da da bu geriye sayımın heyecanı hissediliyor. İtalyanlar'ın Öcalan dönemi hariç bu kadar çok Türkiye ile ilgilendiklerini görmedim. Geçtiğimiz senelerde de Türkiye sözkonusu olduğunda radyo ve TV programlarına davet ediliyordum. Ancak bu sene, özellikle sonbaharda adeta ikinci bir iş haline döndü. Bir hafta içinde 4 ayrı radyo, TV programına katılıp kendi kendime "Bu benim işim değil ama yapmalıyım" diye destek verdim. Üstelik bu davetler benim "Avrupalıların kibirli ve cahillerine artık tahammülüm yok, sözümü sakınmayacağım" şeklinde kendi kendime kararlar aldığım bir dönemde geldi. La Sette televizyonunda, Avrupa için Liberaller ve Demokratlar İttifakı Grubu lideri Graham Watson ile katıldığım Türkiye üzerine bir saatlik özel programdan sonra RAI radyolarında gezinmeye başladım. İlginç ve tatmin edici bir izlenim de artık İtalyan program yapımcılarının pekçoğunun, kuşkucu ve bilmiş tavırlarından vazgeçmesi.
TÜRKİYE'Yİ MERAK EDİYORLAR Artık kafalarında "asker postalı altında ezilen insan haklarından mahrum bir Türkiye imajı" yok. Başka bir rüzgar esiyor. Türkiye yine de pek tanınmıyor ancak merak var. Ünlü İtalyan gazeteci ve televizyoncusu Corrado Augias da geçtiğimiz hafta RAI devlet televizyonunun üçüncü kanalı RAITRE'de yayınlanan "Le Storie... Cominciamo bene" adlı programına davet etti. Augias kılı kırk yaran aynı zamanda İtalyan gazeteciliğinin baronları arasında sayılan bir isim. Programdan önce bana RAI'nin ünlü Dear stüdyolarında, bir Türkiye haritasının önünde "Ben Türkiye'ye karşı önyargılı değilim. Ancak ikna olmak istiyorum" dedi. Stüdyoda benimle beraber Roma La Sapienza Üniversitesi'nden tarih profesörü Luigi Villari de konuk olarak bulundu. Villari, Osmanlı tarihinin, Türk kültürünün Avrupa'daki izlerini anlattı. Bu anlatı, kah Rossini'nin "İtalya'da bir Türk" kah Mozart'ın Türk Marşı bestesiyle renklendirildi. Ünlü İtalyan komedyen Toto'nun "Napoliten bir Türk" adlı komedisi de Avrupalı'nın kafasındaki Türk imajı için esprili bir örnekti. Programa Brükselden la Repubblica gazetesinin büro şefi Andrea Bonanni de katıldı. Bonanni Brüksel'deki bazı olumsuz esintileri Roma'ya taşıdı. Türkiye'nin önüne konulan engeller hep aynı. "Türkiye'nin nüfusu, Türkiye'nin üyeliği ile Avrupa'nın değişecek olan coğrafyası, askerlerin sivil yaşamdan çekilmesi, Kıbrıs, azınlık hakları, dini özgürlükler..." ve daha akla ne gelirse. Türkiye için ahret sualleri gibi bir şey... Neyse Türklerde de peygamber sabrı var gibi... Bazı kararları alıp uygulamanın yararlarını bu programda gördüm. Sözümü sakınmadığım için tebrik bile edildim. Programı sunan gazeteci Corrado Augias program sonunda "Bravo Yasemin, çok etkileyiciydiniz" derken, seyircilerin meraklı sorularının arkası gelmiyordu.
İŞGAL DEĞİL MÜDAHALE Kıbrıs konusunda da içime su serpen bir olay oldu. Bonanni'nin "30 yıldır adayı işgal eden Türk askerinin Kıbrıs'tan çekilmesi" konusunu hatırlatması üzerine, Türk askerinin müdahalesinin neden işgal değil haklı bir müdahale olduğunu, AB'nin tavrını, Kofi Annan Planı'nı referendumda geri çeviren Rumlar'ın AB üyeliğini kronolojik olarak hatırlatırken Augias bana hak vererek "Kıbrıs konusunda Türkiye'yi eleştirmek mümkün değil" dedi. Bunun sık sık farkına varıyorum. Bizim için olağan ve sıradan nedenleri Avrupalı'ya işin abecesini öğretir şekilde anlatmak ya da hatırlatmak gerekebiliyor. Bu programdan sonra 2 radyo programına daha katılırken Avrupa'da yaşayan Türk gazeteci olarak kendi işlerimiz dışında ister istemez bize başka bir misyonun düştüğünü de görüyorum. Bu herkes için geçerli olmasa da İtalya'da benim için böyle oldu. "Türkiye" İtalyan basını için de uzmanı az bulunan sofistike ve karmaşık bir konu halinde. Az sayıdaki Türkiye uzmanlarının da bu arada kıymete bindiklerini ve pekçok insanın da dünden bugüne Türkiye uzmanı olma sevdasına düştüğünü söylemeye gerek yok. Türkiye bulunmaz bir fırsat, Avrupalıları kendileri üzerinde kimlik, coğrafya gibi hassas konularda düşünme, tartışma sürecine itiyor. Ben de 2 gün sonra bir başka TV programı için Milano'ya hareketin planlarını yapıyorum. Konu: Elbette Türkiye.
|