Çobandede köprüsünü tıraş kimin haddine
Kollarından biriyle Kars-Erzurum şosesini kucaklıyordu, ötekisiyle de Yağanbaba köyü üzerinden Erzurum-Karaköse, yani şimdiki adıyla Ağrı yolunu... Başının hemen üzerinde Çobandede Dağı yükseliyordu. Dağın etekleri ise Köprüköy... İlkokul üçüncü sınıfı Yağanbaba Köyü'nde okumuştum. Köy, "Yağan" adlı bir evliyadan almaktaydı adını. "Baba" nın pürtüklü bir mezartaşı vardı. Ziyaretçiler, mezarın üzerindeki bir küçük taş parçasını alıp dik duran mezartaşı üzerine koyardı. Eğer dilek olacaksa taş dururdu, düşerse umutlar artık bir başka bahara... Bingöl dağlarından gelen su, Yağanbaba Köyü'nün alt tarafından geçerek Çobandede Köprüsü'nün bağrında Hasankale Çayı ile birleşirdi. O çocukluk günlerimden iki fotoğraf kalmış anılarımın albümünde...
YOLUN KİME HAYRI VAR Biri, mevsimini hatırlamasam da balık yakalamak, öteki ilkbahar geldiğinde Köprüköy'e ağaç dikmeye gitmek... Bingöl dağlarından kopup gelen su azametini azalttığında, yatağı bir başka yöne verilir, çakıllar üzerinde kalan balıklar, bostanda karpuz misali toplanırdı. Bingöl dağlarından gelen su, Hasankale Çayı ile birleştiğinde ise Aras adıyla anılan bir büyük ırmak olacaktı... Büyük suyun balığı da büyük olur derler. Bu yüzden abiler, amcalar bilek kalınlığında "dinamit"leri Çobandede Köprüsü üzerinden Aras'ın kalbine bırakır bırakmaz, suyun yüzü silme balığa keserdi... O çocukluk günlerimde Çobandede Köprüsü, hülyalarıma sığmayan azametiyle bir uzun yıllar durdu. Birkaç yıl önce, yine mahzun yüzünü gördüm. Ulaşıma kapanmıştı. Yılların ve anıların tozu ile ihtiyarlığının demini sürmekteydi sanki... Yukarıdaki satırları 24 Şubat 2001 tarihinde yine bu köşede yazmışım. Geçen pazartesi günü bizim gazetede Sinan Aydın'ın "Tarihe tıraş" başlıklı haberini okurken anılarımın dehlizinden indirerek bir daha anımsamak gereğini duydum. Çobandede Köprüsü'nün giriş bölümünü, Erzurum-Horasan karayolunun genişletilmesi için engel gören yapımcı firma, yaklaşık beş metre tıraşlayıvermiş... O köprü ki İlhanlı İmparatorluğu'nun veziri Emir Çoban Salduz tarafından inşa ettirilmiştir diye bilinir. Kavimler kapısı Anadolu ise efsaneler yatağıdır. Çocukluğumda bu köprü için nice efsaneler anlatılırdı. Biri aklımda: O diyarda yaşayan genç ve güzel bir çoban vardır. Kendi gibi bir genç kızı sever. Ama aşklarının arasında yüce Aras vardır. Sonunda sevgililer birbirine kavuşamaz ve çoban bir "dağ", sevdiği kız ise "köprü" olarak taş kesilir... Şimdi Erzurum-Horasan karayolunu yapanlara sormak gerekir. Tarihe saygınız yok, bu halkın efsanelerden süzülen duygu ve düşüncelerine de... Yaptığınız yoldan kime hayır gelecek? Bin yıldır kendi halinde yaşantısını sürdüren bir köprüyü bilinçsizliğin acımasız usturasıyla "tıraş etmek" hangi akla hizmettir? Yazıklar ola...
|