Anneler bilir ölümü...
O, dünyadaki bütün çocuklar gibi bir çocuk... Başında tül şapkası, boynunda inci gerdanlığı, elinde bir demet çiçekle bir fotoğrafta yaşıyor şimdi... En çok da gözlerinizin içine bakan gözlerinin masumiyeti ile... Adı Beslan'da teröre kurban giden bütün çocukların adları gibi: Alana Küçük kardeşinin adı Milena: Kafka'nın bir romanından yaşıyor olmalı... Annesi Anetta Doğan: daha önce "Sophie'nin Seçimi" filminde mi yaşadı başına gelenleri? Bir anne, çocuğu ile ölüm arasında nasıl bir tercih yapabilir? Anne anlatıyor: "Bana 'Bebekle git, büyük kızın burada kalacak' dediler. Yalvarıp 'Onu da bırakın' demek istedim, hemen susturdular. Alana elime yapışmış, 'Beni lütfen bırakma anne. Burada ölürüm. Sizi bir daha göremem' diyor." Alana, durmadan ağlamaktadır. Küçük Milena ise o kadar çığlık ve silah ateşine rağmen bir suskunluğun dehlizine bırakmış düşlerini, düşüncelerini... Genç anne, ecelin bedenine dar gelen elbisesini giymek üzere... Ve o genç annenin biricik çocuğuna sevgisi ve sevinci... Hayata tutunan umudu ve özlemi... Bir küçük çocuk, onuncu yaşının ilkbaharında... Başına kondurduğu tül şapkasında annesinin kalbi beyazlığında sevgisi... Kulağına iliştirdiği inci küpesinde çocukluğunun ak köpüklü rüyaları... Hangi çocuk sevmez annesini? Hangi çocuk barışı, sevgiyi ve sevinci? Oyunu ve oyuncakları? Üstelik okullarının açıldığı ilk günde? Ama çocuk ne bilir ölümü? Ne bilir eceli? Annesi, bir seçim yapmak zorunda... Ya kendisinden küçük kardeşini de alıp hayatın serin sularına kulaç atacak... Ya terörün bataklığında kendisi ve çocuklarıyla boğulmayı seçecek... Ama seçme hakkı da yok... Alana'nın yüreğinden bir yağmur tufanı olarak dökülen üç kelime: "Beni bırakma anneciğim..." Genç annenin bedeni, ecelin kabusuyla bezenmiş: "Çocuğumu bırakın..." Terörün lanet olunası acımasız tebligatı: "Kızın ölümle tanışacak..." İşte o an, donup kalıyor gökyüzünün mavisi bir barut kokusu ile mermi sesinin arasında... Bulutlar ve kuşlar donup kalıyor poyrazın serinliğinde... Küçük Alana donup kalıyor ölüm olarak... Anne Anetta donup kalıyor bir başka ölüm olarak... Bir küçük çocuk ne bilirdi ölümü? O küçük çocuk, işte o an biliyor ölümü... Ve anlaşılıyor ki bir daha: Anneler, en çok da anneler... Çocukları öldüğü zaman biliyor ölümü...
|