|
|
|
|
|
|
İşte Formula 1'in Türk fatihi
Keşke Formula 1'in altını üstüne getiren bir pilottan bahsediyor olsaydım. Ama Mümtaz Tahincioğlu kaleyi pistte değil içerde fethetmiş.
Rahşan'cığım, sabah 8'de Formula 1 pistinde görüşürüz" İşte bu cümle beni gerçekten bitirmişti. Sabah 8'de Kurtköy'de olabilmek için akşamdan sarma dolma hazırlayıp yollara düşmek gerekiyordu (Tamam biraz abarttım kabul ediyorum!). Mümtaz Tahincioğlu'ydu telefondaki. Yani benim söyleyebilecek fazlaca bir şeyim yoktu. 2500 cc. hacminde turbo dizel motorlu Transporter Multivan'ıma -tüm ticari araç sahiplerinin yaptığı gibi besmele çekip- atlayarak Kurtköy yollarına düştüm. Yanıma en damar CD'leri aldım (Aşkın Nur Yengi II, Ally McBeal Soundtrack vb.). Yağmur sanki hem gökten hem yerden ve hatta her yönden yağıyordu. Otomatik klimayı 22 dereceye getirip mükemmel bir müzik sistemine sahip bu iri otomobille pistin yolunu tuttum Yaklaşık bir saat süren yolda da bolca düşünmeyi ihmal etmedim tabii. Bu aralar başımda bir felaketler silsilesi var. İzmir'de Seat Cup yarışı öncesi hastaneye kaldırıldım, sonra arkadaşımın kedisi ayağımı ısırdı bir hafta yürüyemedim, sonra bir trafik kazası geçirdim ve sanırım az daha ölüyordum. Tüm bunlar sonrası "Neden Ben?" diye düşünmeyi bir tarafa bırakıp, "bir gün ölürsem neler eksik kalır" diye düşünmeye başladım. Sevgi dışında hiçbir şeyin eksik kalmayacağına karar verdim sonra da. Sevdiğim ve özlediğim insanlara, onları sevdiğimi söylemeden ölmek istemiyorum galiba. Üstelik daha Mümtaz Tahincioğlu gibi dev bir pist yapımına bile imza atmadım. Tahincioğlu ailesini yarış parkurlarında tanıdım. Eşi Ann hanım o yıllarda yarışıyordu ve kişisel olarak kahramanımdı. Çocukları karting yapıyordu ve Mümtaz Bey ise çok zor bir iş için hazırlanıyordu. Türkiye Otomobil ve Motorsporları Federasyonu'na başkan olmaya hazırlanıyordu. Bu iş için gerekli vizyona, alt yapıya ve maddi imkana sahipti. Ayrıca çok sevdiğim Olips şekerlerini de o üretiyordu. Yani bu zorlu görev için her şeye sahipti. Ancak o zamanlar biz bu görevin bu denli zorlu olduğunu bilmiyorduk. Çünkü evlere şenlik bir motorsporları dünyamız vardı ve yarışlarımız yurtdışı organizatörler tarafından fazlaca ciddiye alınmıyordu. İlk iş Avrupa Ralli Şampiyonası'na 20 tam katsayı verebilen bir ralli organize etmekti. Ciddi efor ve başarıyla çalışan ekibi sayesinde bu zorlu görevi halletti. Ama yılmak bilmiyordu. İkinci hedefi Dünya Ralli Şampiyonası'nı sigara reklam yasağına karşın ülkemize getirmekti. Bu benim gibi bir ralli fanatiği için gerçek bir rüyaydı. Dünyanın en gösterişli viraj dönebilen makineleri, dünyanın en hızlı pilotları ile bizim ralli pilotları, 'bizim' etaplarımızda gazlayacaktı. Bir çok insan için nafile bir çabaydı ancak bu yıl Dünya Ralli Şampiyonası ikinci kez ülkemizde yapıldı. Ardından motor sporları açısından en üst seviyeye yani Formula 1'in ülkemize getirilmesine önayak oldu. Bu amaçla İTO'yu ve önde gelen işadamlarını toplayıp F1'in patronu sayılan Bernie Ecclestone'u ikna etmeyi başardı. Ancak önünde "küçük" bir sorun vardı: Milyonlarca dolara mal olacak bir pist inşa etmesi gerekiyordu. İşte bu noktada gerçekten profesyonelce davranıldı ve Formula 1 Derneği kuruldu. Ve İTO'nun da desteği ile Ecclestone'un çok güvendiği mimar Hermann Tilge'ye pistin tasarımı yaptırıldı. Pistin temeli atılırken birçok insan bu inşaatın bir rüyadan öteye geçemeyeceğini düşünüyordu. Ama görünüşe göre gelecek yıl ağustos ayında M. Schumacher, Rubens Barrichello gibi isimleri ve dünyanın en renkli, en çok seyredilen motorsporları sirkine ev sahipliği yapacağız. Randevulaştığımızda cuma günüydü ve Kent Gıda gibi bir devin başındaki bu adam, çok yoğun olmasına karşın işini gücünü bırakıp tam bir çalışma gününü piste ayırmıştı. Çünkü Tilge ve bir organizasyon danışmanı Thomas Frank, pisti görmeye geleceklerdi.
FORMULA PİSTİNDE GEZİNTİ Otoyol'dan Kurtköy sapağına girdiğimde itiraf etmem gerekirse yarım yamalak bir inşaat bekliyordum. Ancak pisti gören tepenin ardından çıktığımda gördüğüm dev kompleks beni ciddi anlamda heyecanlandırdı. Hatta gözlerim yaşardı. Çünkü daha geçtiğimiz hafta Fransa'nın Magny Cours pisti'nde Avrupa Motosiklet Şampiyonası'nı izlemiştim ve "Ülkemizde de böyle güzel bir pistimiz olsa" diye geçirmiştim içimden. İşte Türkiye F1 pisti karşımda tüm azametiyle duruyordu ve bende uyku muyku kalmamıştı. Mümtaz Bey ile karşılaştığımızda ilk sorusu "Bu yağmur'da nasıl fotoğraf çekeceksin?" oldu. Sonra Volkswagen Trasport Multivan'ın direksiyonuna geçti ve bana pisti gezdirdi. Pistin yan yollarındaki asfaltın kalınlığı bile beni çok etkiledi. Ayrıca uzun yokuşlar sonrası başlayan sert virajlar bu pistin pilotlar için nasıl da renkli olacağının göstergesiydi. Yapılan iş ciddi anlamda büyüktü ve benzerini otoyol inşaatlarında gördüğüm iki küçük tünel inşaatı ve gerçekten otoyollarımızdan çok daha kaliteli bir asfalt ile karşılaştım. Ağır yağmur altında dolaştığımız pistte hiç su birikmiş olmaması bile beni sevindirdi. Çünkü alıştığımız İzmit Körfez Pisti'nde en büyük sorun yağmur yağdığında şiganlarda biriken sudur. Tahincioğlu, çocuğu ile gurur duyan bir baba edasıyla bana pisti önce yavaş yavaş gezdirdi. Yeşillik yapacağı yerleri, doğal tribünleri, pit alanlarını gösterdi. Ancak aklımda hep, pistte sözde yaptığı maddi çıkar işlemiyle ilgili hakkında açılan dava vardı. Ancak yapılan iş ortada... Ülkemizin tanıtımı için büyük bir fırsat. Ayrıca yeni nesillerin motorsporlarına olan ilgisini arttıracak olan bu piste emeği geçenlere de binlerce teşekkür Gelecek mayıs ayında son kat asfalt dökülecekmiş ve Haziran'da pist inşaatı sona erecekmiş. Ancak Bernie Ecclestone ilk yarışın Formula 1 olmasını istiyor. Ardından da pist yarışlarında çok keyifli bir dönem bizi bekliyor.
Rahşan Gülşan
|
|
|
|
|
|
|
|
|