| |
|
|
Hindistan'da Muson'u bekler gibiydik
Bir eksiğimiz İstanbul'da sel beklemekti. O da oldu. Kendimi Hindistan'da Muson'la beraber yağmurun ve selin gelmesini bekleyen Batılılara benzetiyorum. Kitap ve film severler, Amerikalı romancı Louis Bromfield'in 1930'larda yazdığı "Yağmurlar Geldi" (The Rains Came) kitabını hatırlar. Bu romanda Hindistan'ın Rançipur'unda Muson'un gelmesini ürküntü ile bekleyen yerliler ve yabancılar anlatılır. Çünkü yağmurlar gelince, yakındaki barajın çökmesi muhtemeldir. İdealist mihrace, fedakar Hintli doktor ve kokuşmuş sömürgeci İngilizler, o gergin ortam içinde karşı karşıya gelirler. Bu roman iki kez filmleştirilmişti. İlkinde (1937) Myrna Loy, George Brent, Tyrone Power, ikincisinde de (1957) Lana Turner, Richard Burton, Fred Mac Murray, Michael Wilding oynamıştı. Şimdi Hindistan'daki Muson yağmurlarını ve buna ilişkin edebiyatı düşünecek zaman mı demeyin sakın. Eğer ülkenin en büyük kentinde, yarım yüzyılı aşkın süredir her yağmurda, dere yatağına yapılmış evleri seller götürüyorsa, herhalde İngiltere'nın mızmız yağmuru değil, Hindistan'ın Muson yağmurları hatırlanır. Eğer bunca uyarıya rağmen insanlar özel araçları ile sel bölgesine giden yolları tıkıyorlar ve kurtarma araçları o bölgelere gidemiyorsa, herhalde "Çarşamba'yı sel aldı/Bir yar sevdim el aldı" türküsünü söylemek çözüm değildir. Bizim Antep'in köyünden İstanbul'a çalışmaya gelen kızın telaşı hep aklıma gelir. Bu kız, ev işlerine yardım etmek için bulunduğu apartman katında, evin hanımının yanına nefes nefese gelir, - Hanım, şimdi radyoda söylediler. Balkonlardan soğuk hava dalgası ve fırtına geliyormuş. Ne yapacağız, der. Telaştan mı, bilmemekten mi, "Balkanlar"ı, "Balkonlar" diye anlamıştır bilemezsiniz. Ama kaç gündür, Belediye, Vilayet, Meteoroloji, Bayındırlık ve akla gelebilecek her çeşit kamu kurumu, "Sel geliyor" diye uyarmakta toplumu. Demek inandıramamışlar. Bir dönem çok moda olan Amerikan mizah dergisi "Mad"de "Aptal sorulara, aptal cevaplar" yayınlanırdı. Örneğin adam iliğine kadar ıslanmış eve girince, karısı "Yağmur mu var" diye soruyor. Adam da, "Hayır, işten eve koşarak geldim, terledim" diye cevap veriyor. Veya sinema gişesinin önünde çok uzun bir bilet kuyruğu. Adam kuyruğun sonundaki kişiye "Burası kuyruğun sonu mu" diyor. Kuyruğun sonundaki de "Hayır, burası kuyruğun başı. Şaka olsun diye hepimiz ters duruyoruz" diyor. Dünkü İstanbul'da da durum böyle değil miydi? Bazıları, "Bu gerçekten son 10 yılın en şiddetli yağmuru muydu" diye sorguladılar olayı. Buna, "Hayır, bu son 24 saatin en şiddetli yağmuruydu. O bakımdan sel basmış olsa da bir rekor kırılamadı" diye cevap vermek mümkündü.
|