| |
|
|
Hepimiz birimiz, birimiz hepimiz için değil mi?
Herbert Hoover, Roosevelt'ten önceki ABD Başkanıydı. 1929 Büyük Ekonomik Krizi (Great Crash) onun döneminde patladı. Sonraki seçimlerde (1932) yenildi ve yerine Franklin D. Roosevelt geçti. Uzun süre adı duyulmadı Hoover'in. 1948'de ABD, Marshall Planı ile savaş yılgını Avrupa'yı diriltip, canlandırmaya karar verdi. Çünkü aksi halde, Doğu Avrupa'yı eline geçirmiş olan Sovyet Komünizmi, bu defa demokrasi yoluyla Batı Avrupa'ya da egemen olabilirdi. İşsiz ve yoksul Batı Avrupalılar, kurtuluşu solda bulabilirdi. O dönemde Başkan olan Harry Truman, Marshall Planı'nı Avrupalılar'a tanıtıp anlatmak için, bir kamuoyu oluşturma kampanyası planlanmasının talimatını verdi. Truman, 1930'lardan beri ortalarda görünmeyen, unutulmuş eski Başkan Hoover'i Beyaz Saray'a davet etti. Oval Ofis'te, Hoover'e teklifini yaptı: - Sayın Başkan... Marshall Planı'nı Avrupalılar'a tanıtmak için, konuşmacı olarak Avrupa kentlerine gidebilir misiniz? Sonrasını, Truman'ın anılarından (Plainly Speaking) aktarayım: - Hoover bu teklifimi duyunca, benden izin isteyip yandaki odaya geçti. Biraz sonra döndüğünde, gözlerinin kızarmış olduğunu gördüm. Ağlamıştı. Bana, bunca zamandan sonra hatırlanıp, bir kamu görevi teklif edilmesinin kendisini duygulandırdığını söyledi. Önceki gün Tercüman'da, Tansu Çiller'in Avrupa için bir seferberlik başlatılması gerektiğini ve AB'den tarih almak için açılacak kampanyada göreve hazır olduğunu belirten demecini okuyunca, aklıma bu olay geldi. DYP eski lideri, sadece kendisinin değil, 9'uncu Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'in, eski başbakan Mesut Yılmaz'ın, dışişleri eski bakanlarının ve konuyla ilgili tüm kişilerin Başbakan Tayyip Erdoğan'ın koordinasyonunda vazifeye çağrılmasını istemiş. Çiller, tüm eski siyasetçilerden faydalanılması gerektiğini belirtirken, "Biz bir Türkiye takımıyız. Hep birlikte çaba göstermeliyiz" demiş.. Tansu Çiller, benim çok uzun yılların ötesinden beri tanıdığım bir arkadaşım. Şimdi de ailece görüşüyoruz. Günlük siyaseti bıraktığını biliyorum. Kitap yazmayı düşünüyor. Tek amacı birikimlerini, yaşadığı iyi ve kötü deneyimleri gelecek kuşaklara aktarmak. "Biz bir Türkiye takımıyız" sözünün, günlük siyasi rekabetlerin ötesindeki bir anlamı taşıdığını, çok iyi anlıyorum. Ama acaba herkes ve özellikle iktidarda olan kadrolar bunu anlar mı? Hatırlıyorum. Özal Cumhurbaşkanı, Mesut Yılmaz Başbakan, Ekrem Pakdemirli Başbakan Yardımcısı ve Maliye Bakanı'ydı. Okluk'a gitmiştim. Özal'ın Anılar'ını yazıyordum. O gün Özal'ı aşırı gergin gördüm. Sordum bunun nedenini. "Biraz önce Mesut'la Ekrem buradaydı. Benim tecrübemden bile istifade etmek istemiyorlarmış" dedi. Geçenlerde bu olayı Pakdemirli'ye anlatmıştım. O da "Turgut Bey'e o gün, sizin yıpranmanızı istemiyoruz. Biraz kenara çekilin doğrultusunda şeyler söylemiştik. Çok kızdı" diye nakletmişti bana olayı. İşin özeti şu. Çiller'in önerisi, yürekli bir davranış. Kendini ve geçmişini aşmaya çalışan eski bir başbakan gibi davranmış. Keşke bu sözler gereken ilgiyi çekse. Balkan Savaşı'nda minik Karadağ'ın kralı, Osmanlı Ordusu'na saldırmak için, "Bütün toplar ateş" diye bağırır. Sonra emir subayının kulağına "İki top da ateş etsin" der. Özetle ne kadar çok topunuz varsa, o kadar iyidir.
|