Raylara inat lastikli tabut
Pamukova'daki tren kazasının yaşandığı 22 Temmuz'dan bu yana henüz bir ay dolmak üzere iken (18 Temmuz Çarşamba günü) Halkalı'da dördüncü demiryolu kazasının meydana gelmesi bazı sendikacıları fazlasıyla şüphelendirdi: - Demiryollarının canlandırılmasını istemeyen petrol, lastik ve otomotiv lobisinin tezgahı ile karşı karşıya olabiliriz!!! Doğrusu böyle bir suçlamayı şu veya bu terör örgütüne yöneltmek zor iken en azametli sektörlerimizi hedef almak, herhalde sinsi bir komünistlik olsa gerek!? Gerçi bendeniz de pek komünist olmadığım halde böyle vehimlere kapalı sayılmam ama iddiamı da yutkunurum. Kaldı ki, insanları toplu halde öldürmek için ille de terör örgütü olmak şart değil. Yüksek bir bilim heyeti de Hiroşima katliamını gayet insancıl (!?) amaçlarla gerçekleştirebilir.. Aynı şekilde, atıldığı yerdeki insanları ya öldüren veya kanser eden DU (uranyum parçacıkları ile oluşturulmuş bomba) kullanarak Irak'a hürriyet (!?) ve mutluluk (!?) getirilebilir!.. Bunun gibi, Türkiye'de bin dolarlık parça ithal edip en çok bin bir dolarlık ihracat yapabilme başarısı (!?) uğruna karayollarını mezbahaya çeviren ve demiryolu taşımacılığını bitiren sürecin mimarı olmak ticari ve sınai bir deha örneği sayılabilir! Batı'nın çöpe attığı teknolojilerden kalma modelleri üreterek yollara salabilen dev ikameciler bu sıfır kilometre hurdalarla nice insanımızın canı bahasına muazzam kazançlar elde ettiler. PKK'nın yol açtığı insan kaybından fazlası bu karayolcu ve karanlık zihniyet yüzünden yaşandı. Böyle iken henüz dünya karayollarında dolaşabilen bir tek Türk markalı araba yoktur; bu altın yumurtlatan ithalatçı ihracat dehası hüküm sürdükçe de olmayacaktır.
*** Birkaç yıl önce ülkemizin en büyük taktakıştır oto üreticisinin ilgili üst düzey yöneticisine sormuştum: - Yola bizden daha geç çıkan Kore şimdi dünyada bayağı ciddi markalar pazarlayabilirken sizin henüz bir deneyiniz bile yok. Üstelik Devrim oto deneyini sabote ettiğiniz de yaygın bir rivayettir! Suçlamayı çocukça ve gülünç bulan yetkili marka üretememenin mazeretini üretti: - Otomotiv sektöründe bir markayı uluslararası dolaşıma sokabilmek için 7-8 milyar dolarlık yatırım gerek. - Siz en büyük grup olarak şimdiye kadar en az on kere kazandığınız 7-8 milyar dolarlardan bir miktarını bu işe yatırsaydınız ya?! - Efendim biz grup olarak şöyle yaptık da, böyle yaptık.. Geçiniz efendim.
*** Bir aylık demiryolu kazalarını otomotiv dünyamızla lastik ve petrol sektörünün tezgahı olarak ilan etmek elbette çılgınlık.. Ancak bu ülkede demiryolu taşımacılığı ihya edilmedikçe, bu sektörlerle bütün iktidarlar zan altında olacaklardır. Aslında bu defter özgürce açılsa Türkiye rayına oturur ya, her bakımdan tertemiz ve tartışılmaz bir halk iktidarı olmadıkça böyle bir dönüşüm sadece rüyadır. Oysa fecaat çırılçıplak ortada!. Henüz değişen bir şey de yoktur.. Demiryolu için neredeyse 'iyi niyet'e bile tahammül edilemediğine bakılırsa bundan sonra da değişen bir şeylerin olmayacağına hükmedebiliriz. Hele somut bir otomotiv örneğine bakarsak umudumuzu defnetmemiz gerekir. O somut örnek öyle bir arabadır ki; ünlü bir dünya markasının armasını taşıdığı halde tekerlekli bir tabuttan farksızdır. Bu araç ülkemizde hala sıfır kilometre (!?) olarak üretilebilmekte; daha da vahimi, genellikle öğrenci servis aracı olarak kullanılmaktadır. Bir domuz kadar manevra kabiliyeti olmayan bu aracın herhangi bir AB ülkesinde sokağa çıkabilmesi mümkün değildir.. Ne var ki, bir başka örnek de ülkemizdeki bu karayolu ve otomotiv kabusunu aşabileceğimize, her uygar ülke gibi demiryolu taşımacılığını ihya edip geliştirebileceğimize ilişkin umut pompalayabilir: O da Yılmaz Ulusoy'un hayatını ve dünya görüşünü anlattığı kitabıdır.. Düşünün, aile olarak varlıklarını 'karayol bereketi'ne borçlu olan Ulusoylar'ın bir üyesi adeta feryat ederek demiryolculuğu ihya etmemizi ve karayolu taşımacılığını azaltmamızı önermektedir.. Aklın ve vicdanın sesi inşallah bir gün çıkar şehvetini bastırır..
|