| |
|
|
Eleştiriye karşı umursamazlık, siyasi bir hastalıktır
Eleştirinin etkisiz olması, demokrasilerde başa gelecek en ciddi hastalıklardan biridir. Şimdi bunu çok somut biçimde, Türkiye'de yaşamaktayız. Arkası arkasına gelen tren kazaları dolayısıyla Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım eleştirildi ve istifası istendi. Ama, başta Başbakan Erdoğan olmak üzere tüm iktidar, Yıldırım'ın arkasında.. Binali Yıldırım'ın eleştirilmesini bir "Siyasi Rant" arayışı olarak görüyorlar. Tek vücut halinde hepsi bakanlarının arkasında duruyor. Bu neden böyle? Bence, 500 gününü yeni doldurmuş AK Parti iktidarına, tren kazalarından önce yöneltilmiş eleştirileri tahlil etmekte yarar var. Belki bu şekilde, son haklı eleştirilerin ve çok haklı istifa çağrılarının neden etkisiz olduğunu anlayabiliriz. Ne yazık ki, bizim toplumsal anlayışımızda eleştiri sadece negatif içeriklidir ve bir aksaklığı düzeltmekten çok, birilerini yıkıp yok etmeyi amaçlar. Başbakan Erdoğan ve iktidarı, koltuğa oturdukları günden bu yana, sayısız konuda hayal edilmesi zor başarılara imza attılar. Kronik bir hastalık haline dönüşmüş olan enflasyonun tarihe karışmak üzere bulunması, bu başarılardan sadece biridir. Avrupa Birliği yolunda atılan adımların ulaştığı noktaya varırken, Kıbrıs Krizi'nin bir başka zemine taşınması, çok radikal Anayasa değişikliklerinin sessiz sedasız yapılması, diğer ülkelerle kurulan olumlu diyaloglar, bu iktidarın başarı hanesini süslemektedir. Neticede "Milli Görüş"ten gelen bir kadro, şimdi Türkiye'nin Batı değerleri ile entegrasyonu için, kendini ortaya atmıştır. Ama bütün bu süreçte, bazı odaklar başarılı yanları teşvik edecek ve Sezar'ın hakkını Sezar'a verecek yerde, "Bunlar zaten değişmez" mantığı ile, atılan her olumlu ve iyi adımı da yerden yere vurmuşlardır. Şimdi ne yazık ki, Erdoğan'ın ve AK Parti'nin belleğinde, bunlar kemikleşmiş bilgi olarak durmaktadır. Kendilerine ve kadrolarına yönelik her eleştiriyi "Haksız", "Kasıtlı", "Güdümlü" görmektedirler. Elbet her eleştiri adil değildir. Elbet kronik Erdoğan karşıtlarının adil olması beklenmez. Ama bir iktidarın, her durumda ve haklı olarak seslendirilen eleştirileri de topyekun ele alıp, "Bunlar nasıl olsa adil değil, kötü niyetli" şeklinde değerlendirmesi, çok yanlıştır. Bu, sadece o iktidarı denetimden uzak tutar ve kendi hatalarını görüp, düzeltmek imkanından yoksun kılar. Bu hastalıklı tabloyu düzeltmek, öncelikle AK Parti'nin "Beyin Takımı"na düşüyor. Bunların arasında Türk siyasi tarihinde yaşanan serüvenleri bilenler var. Bunların hatırlanıp tartışılmasının, aynı serüvenlerin yeniden yaşanmaması için şart olduğu, herhalde anlatılmalıdır. Bu satırların yazarı için, iktidarda kimin olduğu önemli değildir. Ama uzun yıllardan beri ilk kez koalisyonsuz bir iktidarla, AB üyeliği gibi somut bir hedefe ilerlemekte olduğumuzu görüyor ve bunun kıymetini biliyorum. Bu hedefin yol kazaları ve siyasi sertleşmelerle dağıtılmaması, sade iktidarın değil hepimizin ilgi ve endişe alanındadır. Dilerim siyasi aklın gereğine uyulur ve iktidar kendini, eleştirilere karşı anlamsız bir bağışıklık sistemi ile umursamaz konuma getirmez.
|