Bu anlaşmanın en önemli yanı tarımdaki destekleri süreç içinde tümüyle ortadan kaldırmayı hedeflemesi. Bu hedefe varıldığında tarım ticareti serbest rekabet şartlarında yürütülecek.
Dünya Ticaret Örgütü'nün (DTÖ), Cenevre'de 27 Temmuz'da başlayıp 1 Ağustos'ta sona eren ve DTÖ'nun Taylandlı Başkanı Supachi Panitchpakdi'nin "tarihi" olarak nitelediği toplantıda belirlenen Çerçeve Anlaşması'nın Türkiye için önemi ne? Bu sorunun cevabını vermeden önce, DTÖ'nün tarımla ilgili kurumsal hedefini özetleyelim.
NASIL BİR DÜNYA TARIMI? DTÖ'nün karar alırken oylama yöntemini benimsemeyip, görüş birliği araması da çok önemli bir özelliği. Tarım konusundaki çabaların son toplantıya kadar istenilen yolu alamamasının nedeni de bu. Son toplantıda kabul gören tarım konusundaki "Çerçeve Anlaşma" da çok farklı çıkarlara ve o çıkarlar ardında toplanan üye ülkelere rağmen görüş birliği ile alındı. GATT'ın kendini de feshettiği son müzakere turlarının yapıldığı Urugay toplantısında, tarımı da DTÖ kapsamına aldı. Üyeler, tarım ülkelerinden yapılan ithalatta uyguladıkları gümrükleri indirerek pazara girişi kolaylaştıracaklar, iç üretimdeki destekleri ve ihracata uyguladıkları teşviki azaltacaklar. Kısacası tarım ticaretini serbest rekabet şartları altında yürütecekler. Bunun teknik olarak mümkün olması için üç aşama tespit edilmiş: 1- Pazara giriş 2- İç destekler ve 3- İhracatta sübvansiyonlar. Pazara giriş için varılan anlaşmaya göre, gelişmiş ülkeler altı yıl içinde yüzde 36, gelişme yolundaki ülkeler de on yıl içinde yüzde 24 nispetinde gümrük vergilerinde indirim yapacak. İç desteklere gelince, 1986 ila 1988 yılları arasındaki tarifeler esas alınacak. Gelişmiş ülkeler altı yıl içinde tarıma verdikleri desteklerinde yüzde 20, gelişmekte olan ülkeler ise on yıl içinde yüzde 13.33 oranında indirime gidecek. İç destekler konusunda bir istisna ise asgari desteklerdir. Asgari destek, o malın üretim değerinin Gelişmekte olan ülkelerde yüzde onunu, gelişmiş ülkelerde ise yüzde beşini geçmemesi gerekmektedir. Türkiye'deki destekleme alımları, ürünün üretim değerinin yüzde onunun altında kaldığı için, ülke olarak burada bir sorun yaşamayacağız. İhracat sübvansiyonları da aynen diğer iki konu gibi indirim hedeflidir. Bütçe harcamalarından ve sübvansiyonlardan yararlanan ürün adedinin sınırlanması istenmektedir. Buna göre gelişmiş ülkeler, anlaşma yapıldığından itibaren altı yıl içinde, bütçedeki ihracata yönelik destek harcamalarını yüzde 36, sübvansiyonlardan yararlanan ürün sayısını da yüzde 24 oranında azaltacak. Bu oranlar, Gelişmekte olan ülkeler için ise sırasıyla on yıl içinde yüzde 24 ve yüzde 14'tür. Esas alınacak dönem kimi ülkeler için 1986 ile 1990, bazısı için 1991 ile 1992'dir. DTÖ'nun tarımda, tüm desteklerden arındırılmış son durağa gitmeden önce, acilen hedeflediği çerçeve bundan ibaret. Bu hedefler temel bir mutabakat sağlamış ama herkesin çıkarı farklılaşınca arabayı yola koymak kolay olmamış. Bu nedenle son anlaşmayı arabayı yeniden yola koymak olarak niteleyenler de var. Peki, neden daha bir anlaşma sağlanamadan araba yoldan çıktı: Bunu anlamak için, DTÖ'nün içindeki farklı çıkar gruplarının kısa bir anlatımını yapmak gerekiyor. Bunlar öyle çelişiyor ki Dünya Ticareti'nin ancak yüzde on beşini oluşturan tarımsal ve tarıma dayalı endüstri malları, DTÖ'nün pazarlıklarının yüzde 85'ini oluşturuyor... Çünkü, öncelikle zengin Kuzey ile fakir Güney arasında bir çelişki var... Fakir ülkeler, zenginlerin tarım ihracatında uyguladıkları sübvansiyona son vermesini istiyor. Aynı zamanda endüstriyel ürünlere de pazarlarını açmalarını talep ediyor. Ne ki, çelişki bu kadarla sınırlı değil. Fransa'nın, tüm Avrupa köylülerinin sözcülüğüne soyunmuş, bu nedenle de hem AB'nin tavrını eleştirip, hem de Amerika Birleşik Devletleri'ne muhalif bir duruşu var.
ABD'YE TAVIR VAR Amerika'ya tavır alanlar sadece AB, Fransa değil. Gelişmekte olan ülkeler arasında da AB muhalifleri var. Karışıklık bu kadarla da bitmiyor. Dünyanın en büyük tarım ithalatçısı ülkeleri birleştiren On'lar Grubu var. Bu grubun içinde İsviçre, Japonya, İsrail, Güney Kore bulunuyor... Bu grup kendileri için hassas olarak niteledikleri ürünler için hem sübvansiyonları, hem de yüksek gümrük duvarlarını savunuyorlar... Örneğin, Japonya'da pirinç ithalatı için uygulanan gümrük duvarı yüzde 500... En büyük tarım ürünü ihracatçıları da On Yedi'ler olarak toplanmış bulunuyor... Kanada, Avustralya, Yeni Zelanda bunlardan... Bu grup esas olarak ABD'yi hedef almış durumda. Sübvansiyonların ve yüksek korumanın kaldırılmasını istiyorlar. Tarım ürünleri ihracatçısı olan ama On Yedi'ler gibi çok gelişmemiş olanlar da, Yirmi'leri oluşturuyor. Bunların liderliğini dünyanın en büyük soya ve şeker üreticisi olan Brezilya yapıyor. Yirmi'ler de sübvansiyonların tümünün kaldırılmasını istemekte... Diğer gruptan belki de tek farkı gümrük duvarlarının zamana yayılarak kademeli kaldırılmasını istemek. DTÖ tüm bu farklı çıkarları bir Çerçeve Anlaşma içinde toparladı. Anlaşmaya biraz da bu nedenle "tarihi" denmekte. Şimdi geliyoruz dizinin en önemli ve hassas sorusuna, "Türkiye'nin bu gelişmeler ışığında durumu nedir, ne yapmalı, nasıl durmalı?
Yarın: DTÖ kararları ve Türkiye tarımının durumu, geleceği...