Din üstüne kavram oyunu
Küresel sipariş kehanet olarak 'Medeniyetler Çatışması' tezi ile meşhur Samuel P. Huntington ABD'nin gittikçe daha da Hıristiyanlaşacağını öne sürüyor. Amerikan derin devletinin akıl hocalarından olan bu Harward profesörü Wall Street Journal'in 'fikir' sayfasında yayınlanan makalesinde bazı rakamları ve kavramları sanki bile bile sığ okumalarla değerlendirerek sapla samanı birbirine karıştırıyor. Arada çok keskin ahkâmcılığını da yansıtıyor: "Toplumların dindarlığı genelde gelişmişlik düzeyiyle ters orantılıdır ama ABD bunun tek istisnasıdır.." Aman neler de bilirmiş üstadımız?! Demek ki ABD hem gelişmiş, hem de dindar tek ülkeymiş.. Kavram olarak 'gelişmişlik' ve 'dindarlık' acaba hazrete göre nasıl tanımlanıyormuş? Ölçüsü çok elektrik kullanmak mıymış, yoksa mesela en yüksek sayıda lezbiyen oranına ulaşmak mıymış? Allame geçinen kişilerin, içi her bir şey ile doldurulabilecek kavramlarla düşünce üretmeye ve görüş geliştirmeye çalışmaları ne ağır bir boşboğazlık veya sahteciliktir? Hele bir de araya istatistik veriler sıkıştırmıyorlar mı? "2002-2003 yılları arasında yapılan bir dizi araştırmaya göre Amerikalıların yüzde 57 ile 65'inin hayatlarında din çok önemli bir yere sahip bulunuyor.." Rakamları oku da ilim irfan sahibi ol!!! Bir 'insanın hayatında dinin çok önemli yer tutması' ne demekmiş acaba? 'Sosyal araştırma' değil mi; uydur uydur söyle! Kimbilir Huntington'a bu sefer hangi amaçla böyle bir makale ısmarlanmış?
Batı'da ve bizde sık sık 'sanal derinlik' adına bu tür kavram ve rakam oyunculuğuna konu olan dindarlık sahiden nasıl bir şeydir? Kim dindardır, kim dincidir, kim sadece din kültürüyle ilgilidir, kim din siyaseti veya ideolojisiyle koşuşturup durmaktadır? Buralarda öylesine anlam kaymaları yaşıyoruz ki, bazen bir uçtan öbür uca zıtlıkları bile aynı kavramın şemsiyesi altında alanları görebiliyoruz. Mesela dindarlık ne kadarıyla görüntüdür, ne kadarı ile öz? Bir dini derinlemesine benimseyip yaşayan kişi için 'dindar' kavramından başka bir terim bulmak durumunda değil miyiz? Nice 'dindar' görünen kişi biliriz ki, din onda gerçek hiçbir değişiklik meydana getirmiş değildir. Adam Hacc'a gitmiştir, ya da kendini İncil'e adamıştır ama kişisel olgunlaşma açısından bir arpa boyu yol alamamıştır. Böyle örneklere bakınca insanın dindarlık ile dincilik arasında göründüğünden daha az bir fark hissedesi geliyor.
Bu kavramlarla ilgili belirsizlikler aslında pek çok alanda işimizi zorlaştırıyor. TESEV'in Ruşen Çakır önderliğinde titiz bir ekibe hazırlattığı imam hatip liseleri ile ilgili raporu incelerken bunu bir kere daha esefle izledim.. Günlük hayatımızda kaçınılmaz olarak çokça sık kullandığımız bu tür kavramların esnekliği ve kaypaklığı, ilgili alanlardaki sorunlarımıza çözüm üretmemizi çok zorlaştırıyor. Mesela imam hatip liseleri meselesiyle ilgili ortak bir teşhis bile teknik bakımdan hemen hemen imkânsız.. Aileler çocuklarını niçin bu okullara gönderiyor sorusunun bütün akraba cevapları kilit kavramlara gelince bulanıklaşıyor. -Dindar olsunlar diye mi? -Din bilgisi alsınlar diye mi? -Edindikleri din bilgilerini hayatlarında uygulasınlar diye mi? -İslami bir tavır edinsinler diye mi? -Siyasal-ideolojik İslam'ı benimsesinler diye mi? Bunların her biri kendi içinde ya muğlak, ya tartışmaya açık. Sözgelimi 'Din bilgisi' nasıl ölçüme vurulabilir, hangi yaşta ne kadar öğretileceği nasıl müfredatlaştırılabilir? Bu yönde bir şey söyleyip yapabilirsiniz ama ilgili kitlenin kaçta kaçını tatmin edebilirsiniz? Büyük dinlerin oluştuğu çağlardan kalma dini terminolojiler kaçınılmaz olarak hayatın içindeler. Bunlar dururken, seküler çağın kavramlaştırma ve terimleştirme mantığı ile dini konularda sorun çözmeye çalışmanın güçlüğü, karşımıza ciddi, dinamik ve sonu gelmez güncel sorunlar çıkarıyor.
|