Toplu Yunan dersleri
Yunanistan'ın Avrupa Futbol Şampiyonası'nda finale kaldığı gün bir dostuma, 'Komşu'nun mu kazanmasını istersin, Portekiz'in mi?' diye sordum. Biraz düşündükten sonra 'Aslında Yunanistan'ın kazanmasını isterim' dedi.. Hemen cevap vermemesi ve 'Aslında' diyerek başlaması aynı sorgulayıcı endişeden kaynaklanıyordu: -Yunanistan'ın kazanmamasını istemek neden bizim için milli bir zorunluluk olsun? Uzun boylu bir eğitimi olmayan dostum gün görmüş, dünyayı dolaşmış bir denizcinin zengin izlenim ve deneyimlerine sahip.. Vaktiyle hızlı yaşamış ama durulmuş bir dindar.. Ayrıca milli heyecan ve bilinci de ortalamanın üstünde. -Neden Yunanistan kazansın? Benzerlerini pek çok denizciden ve gurbetçiden duyduğum bir cevap geliyor: -Denizcilik hayatım boyunca Yunanlılarla hiç kötü bir hatıram olmadı. Aksine pek çok defalar dostça tavırlarını gördüm. Gerçi onların hemen hepsinde bir Türk kompleksi var ama yine de sıcak adamlar.. Doğrusu dünyanın en fanatik milliyetçi din adamları da Yunanlı papazlar.. Bu milletin çocukları neredeyse vaftiz sırasında Türk düşmanlığı ile kutsanıyorlar. Fakat dostum bunlara rağmen geleneksel bir Yunan düşmanlığından müstağni.. Gerektiğinde dünyanın en iyi savaşçısı olabilecek yapıda iken barışı önceleyebilen hakiki yiğidin anavatanı Anadolu'nun insanı.. Bu özgüvendir.
***
Yunanistan'ın kazanmasını isteyen dostumun tavrı ile meyhane meşrep ve işret mektep aydınımızın 'koyu Ege mavisi Yunan muhabbeti' farklı şeylerdir.. O mütevazı adamın tavrında kendi kimliğine ilişkin bir huzur vardır. Bu sevdalı münevver ise geçmişinden ya bihaber veya şikayetçidir. Genlerinde Helenistik bir zerrecik olduğu inancında, zannında veya kuruntusundadır.. Eğer böyle bir bağlantı ile kendini azıcık 'Helen' hissedemiyorsa o zaman da hiç değilse kültür mirasçısı ve mozaik parçacığı olma gurur ve şuuruna sahiptir. Bu yozgüvendir.. Yunanlılar hakkında kökten ve toptan olumsuz izlenim sahibi Türk yok mu? İstemediğimiz kadar. Hele mesleki heyecanlarını sığ hamasetle koruyabilen bir kısım güvenlik unsurları için Yunan husumeti adeta 'temel uyarıcı' niteliğindedir. (Belki de yakın veya uzak başka 'hasım' odaklar açısından 'temel uyutucu' dememiz gerekir ya..) Bu, 'meslekten' Yunan düşmanları yanında, hayatlarını ucuz milliyetçilik üzerine kuran bazı sivillerin hıncı da yamandır! Toplumun önemli bir kesitinde yerleşik olan böylesi resmi veya yarı resmi 'ananevi husumet' acaba hangi temel dürtüden beslenmektedir? Kanımca onlar için Yunanistan 'dişimize göre'dir de ondan.. Daha kabadayı bir gerekçe bulamıyorum. Dışarıdan bakılınca güven gibi görünen bozuk ve bozbulanık bir tavır.. Bu da bozgüvendir.
***
Bizim NATO zirvesi ile övündüğümüz günlerde Yunanistan'ın Avrupa Futbol Şampiyonası'nda finale tırmanması da ayrıca bir büyük kitaptır. Okuyabilene aşağılık duygusunun en şifalı ilacını sunan bir kitap.. Hatırlanacaktır; NATO zirvesi dolayısıyla tutulduğumuz iltifat dalgası ve yaşadığımız ucuz övünmeler üstüne düşünce ve duygularımı bu sütunda özetlemeye çalışmıştım.. Aynı konuyu bir iki kere de bazı ekranlarda dillendirme imkanı bulabilmiştim.. Vurguladığım yaygın ve baskın aşağılık duygumuz üstüne en çok şu eleştiriyi alıyordum: -Ne kadar ekonomik gücün varsa, o kadar sözün ve değerin vardır.. Açıkçası ezberlediğimiz tekerleme işliyordu: -Bir dolar bin beş yüz lira ederken milli onurdan söz edemezsiniz! Yunanistan'ın final başarısı çarpıcı bir kitap olarak, aşağılık duygusu için geliştirilmiş bu kaba maddeci mazeret hakkında hem güncel, hem de evrensel bir reddiye dayatıyor: Dünyanın en büyük futbol yıldızlarına sahip ülkeler dökülürken, mütevazı Yunanistan, üstelik doğasına aykırı bir disiplinle zirveye yükseldi.. Ayak bileklerinde bizimki gibi Akdeniz yaratıcılığının özel sıcak kanı dolaşan Yunanlı futbolcular, Alman teknik adamın aşıladığı gevşeklik tanımaz dayanışma bilinci ile, kağıt üzerinde kendisinden çok daha güçlü rakipleri dize getirdi.. Bütün vatandaşlarımızın, özellikle de aydın ve yöneticilerimizin bu taze Yunan kitabından ilham almaları ne devlet olur!!
|