Bu da bir tür lirik tarih
12 Eylül'ün bunaltan etkisinin bir parça gevşemesinin hemen ardından ülkemiz bir "paneller dönemi" geçirmiştir ki dillere destan! "Mülkiyeliler Birliği", "Bilsak" gibi görece tarafsız sahalarda, o zamana kadar bırakın bir araya gelmeyi, isimleri bile yan yana gelmemiş isimler, "şaşırtıcı" biçimde buluşurlar ve konusu genellikle "Türkiye Nereye Gidiyor?" olan "atış serbest" tartışmalar yaparlardı. Panelist denklemi şöyle oluşturulurdu: Solcu, sağcı, liberal ve ille de İslamcı! Bu panel işi o kadar tutmuştu ki, meraklı üniversite öğrencileri, hafta sonlarını panel kovalamakla geçirirlerdi. Popüler panelistler, ufaktan hayran kitlesi bile oluşturmaya başlamışlardı. Yani iş buralara varmıştı.. Devir, hep birlikte konuşma dönemiydi. 12 Eylül döneminin zoraki suskunluğunun intikamı alınırcasına herkes konuşuyordu ve İsmet Özel'in "Mazot" şiirinde geçen "Konuşmak istiyorum" dizesi hayli revaçtaydı. Hey gidi günler hey!
***
Ve bir gün geldi, artık bu tür buluşmalar, şaşırtıcı olmaktan çıktı. Çünkü bir araya gelmeleri imkansız denilen isimlerin hepsi, hem de birçok kez buluşmuştu ve işin enteresanlığı kalmamıştı. Ve yine bir gün geldi söylenmesi gereken her şeyin söylendiğinin, en enteresan, en uçuk çıkışların yapıldığının farkına varıldı. Yani ilk duyulduğunda herkesi afallatan ve irkilten mesajların hepsi verilmişti. Mesela bir İslamcı aydın, "Ben yanımda oturan ateist arkadaşımın şarap kasesini haksız yere döken Müslüman'a karşı çıkarım" demiş, buna mukabil bir solcu aydın da, artık klişenin klişesi haline gelmiş olan Voltaire'nin "Senin fikirlerine katılmıyorum, ama o fikirleri özgürce ifade etmen için gerekirse canımı bile veririm" sözünü söylemişti. Yani "paneller devri" miadını doldurdu! Ve bir devir sona erdi..
***
"Paneller dönemi"ni nostaljik bir çıkıntılık yapmak için anımsamadım. Topkapı Sarayı'nda bizi gururlandıran ve heyecanlandıran, dünya liderlerini büyüleyen o müthiş "Farklılıkların Ahengi" adlı gösterinin yaratıcılarından biri olan Ali Taygun, benim "paneller dönemi"nde görüp tanıdığım bir isimdi. Bahçelievler tarafında bir sinemada o dönem bin bir türlü zorluğa göğüs geren Türkiye Birleşik Komünist Partisi'nin düzenlediği "Anayasa ve Özgürlükler" konulu panelin "solcu ve komünist" konuşmacılarından biriydi Ali Taygun. O panelde Abdurrahman Dilipak'ın hemen yanı başında oturan Ali Taygun, anımsıyorum, çok güzel bir konuşma yapmıştı.. Ve şimdi durum şu: O dönemin komünist ve solcu Ali Taygun'u, bugün, komünizm tehlikesine karşı kurulmuş NATO'nun İstanbul'da düzenlediği zirveye damgasını vuran gösterinin düzenleyicilerinden biri olarak gündemde. Hayır! Ben Ali Taygun'un kimlik değiştirdiğini filan iddia ederek, onun için "nereden nereye" demek istemiyorum. Çünkü "nereden nereye" tepkisi Ali Taygun için değil, NATO için daha uygun gibi geliyor bana.
|